TEMİZ KALBLİ MÜBAREK SÜLEYMAN

Risale-i Nur’da ismi geçen Mübarek Süleyman (Köse), 1898 yılında Barla’da dünyaya gelmiştir. Bediüzzaman Said Nursi’nin, Barla hayatında mahalle komşusu olan Mübarek Süleyman, fakir bir ailenin en büyük oğludur.

Süleyman Köse, Çam dağında, insanlardan uzakta,bir gece vakti Üstad Bediüzzaman Said Nursi’ye misafir olmuştur. Bu temiz kalpli, mübarek insan ısrarla Cuma gecesi Üstadın yanında kalmak ister.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri,“Bir parça küflenmiş ekmek iki gün, iki kişiye nasıl yetecek?” düşüncesi içinde, bir yamaca doğru çıkarken bir katran ağacının dalları arasında koca bir ekmek buldukları zaman, “Süleyman müjde Cenab-ı Hak bize rızık verdi” deyince, safi kalbli Süleyman, “Bu ekmek bize helal olur mu?” diye sorar. Üstad Hazretleri,onun bu safiyet dolu sözlerini işitince: “Vay mübarek vay!” der. İşte bu hâdiseden sonra, Süleyman’ın ismi “Mübarek Süleyman” olur.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Mübarek Süleyman’nın temiz, saf, haline karşı bir ikram-ı İlahi olduğunu söylediği ”Ekmek konusu” On Altıncı Mektub’da şöyle geçmektedir:

“Dağda, üç ay, bana ve misafirlerime bir kıyye tereyağı, her gün ekmekle beraber yemek şartıyla, kâfi geldi. Hattâ Süleyman isminde mübarek bir misafirim vardı. Benim ekmeğim de ve onun ekmeği de bitiyordu. Çarşamba günüydü, dedim ona: ‘Git, ekmek getir.’ İki saat, her tarafımızda kimse yok ki oradan ekmek alınsın. ‘Cuma gecesi senin yanında bu dağda beraber duâ etmek arzu ediyorum’ dedi. Ben de dedim: ‘Tevekkelnâ alâllah, kal.’
“Sonra, hiç münasebeti olmadığı halde ve bir bahane yokken, ikimiz yürüye yürüye bir dağın tepesine çıktık. İbrikte bir parça su vardı. Bir parça şekerle çayımız vardı.

Dedim: ”Kardeşim, bir parça çay yap.”

O ona başladı.

Ben de derin bir dereye bakar bir katran ağacı altında oturdum. Müteessifâne şöyle düşündüm ki; ‘Küflenmiş bir parça ekmeğimiz var; bu akşam ancak ikimize yeter. İki gün nasıl yapacağız ve bu sâfi-kalb adama ne diyeceğim?’ diye düşünmedeyken, birden bire başım çevrilir gibi başımı çevirdim. Gördüm ki, koca bir ekmek, katran ağacının üstünde, dalları içinde bize bakıyor. Dedim: ‘Süleyman, müjde! Cenâb-ı Hak bize rızık verdi.’ O ekmeği aldık; bakıyoruz ki, kuşlar ve hayvânât-ı vahşiye, hiçbiri ilişmemiş. Yirmi otuz gündür hiçbir insan o tepeye çıkmamıştı. O ekmek ikimize iki gün kâfi geldi. Biz yerken, bitmek üzereyken, dört sene sadık bir sıddîkım olan Müstakim Süleyman, ekmekle aşağıdan çıkageldi.”

Mübarek Süleyman, Barla’da hastalanır dostları, onu Isparta Devlet Hastanesine götürürler. Tedavi olduğu hastahanede 20 Ekim 1963 de vefat eder. Cenazesini dostları alıp Isparta’da Doğancı mezarlığına defnederler. Kabrinin nerede olduğu  bilinmeyen Mübarek Süleyman’a, Nurkoy olarak Allah’tan rahmet dileriz.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir