Girdi yapan Nurköy

ABDULLAH BİN ABDULLAH BİN ÜBEYY(RA)

Medine’nin Hazrec kabilesine mensup olan Abdullah bin Abdullah bin Übeyy bin Selül, Medineli münafıkların lideri Abdullah bin Übeyy’in oğludur. Peygamber Efendimiz’in Medine’ye hicretinden önce müslüman olmuştur. Asıl ismi Hubab’tır. Peygamber Efendimiz ”Hubab şeytandır” diyerek ismini Abdullah olarak değiştirmiştir. Bedir Gazvesinden itibaren bütün gazvelere katılmıştır. Abdullah’ın babası Abdullah bin Übeyy, Medine’nin meşhur münafıklarından biridir. Rasulullah’a duyduğu […]

MÜHİM BİR DEFİNE AÇILABİLİR

Hâtime Kur’ân-ı Hakîmin tevafuk cihetinden tezahür eden i’câzî nüktelerinden bir nüktesi şudur ki: Kur’ân-ı Hakîmde ism-i Allah, Rahmân, Rahîm, Rab ve İsm-i Celâl yerindeki Hüve’nin mecmuu dört bin küsurdur. بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ Hesab-ı ebcedin ikinci nev’i ki, huruf-u hecâ tertibiyledir, o da dört bin küsur eder. Büyük adetlerde küçük kesirler tevafuku bozmadığından, küçük kesirlerden […]

HAFIZ-I KUR’AN ALİ MÜLAYİM

1935 yılında Siirt’te dünyaya gelen Ali Mülayim, hafız-ı Kur’an’dır. Peygamber Efendimiz (ASM)ın müezzini Bilal-i Habeşi’nin soyundandır. Hocası Mele Şükrü’den ders alan Ali Mülayim dokuz yaşında hafız-ı Kur’an olur. Kur’an okumanın ve bulundurmanın yasak olduğu bir dönemde hafız olan Ali Mülayim o günleri şöyle anlatır: ”Jandarma elimizde Kur’an görünce alır bizi eve gönderir, hocamızı ise döverler […]

EHL-İ SÜNNET ALİMLERİ

Ehl-i Sünnet alimleri kaç ekoldür? Temel farklılıkları nelerdir? Ehl-i sünnet alimleri, mütekaddimin (öncekiler) ve müteahhirin (sonrakiler) şeklinde iki ana ekole ayrılmışlardır. İslamın ilk üç asırında yetişmiş alimlere mütekaddimin alimleri denilir. Müteahhirun alimleri hicri üçüncü asırdan ve bilhassa beşinci asırdan sonra gelen alimlerdir. Mütekaddimin(Öncekiler) alimleri daha ziyade Selef-i Salihin diye bilinen ilk üç asır alimleridir ki, […]

KENZÜ-L ARŞ DUASININ FEYZİNDEN

Hüsrev’in fıkrasıdır. Sevgili Üstadım Efendim; Kenzü’l-Arş duasının feyzinden gelen bir nükte-i Kur’âniyede, yanlışlığın tarafımızdan nasıl karşılandığını sual eden ve hatâsının esbabını bize izah eden sevimli mektubunuzu aldım. Bu kısmı, Sûre-i Kevser’in lâtif ve yüksek tevafukatını gösteren Altıncı Remiz’le ve bir de büyük bir fâtihten daha büyük olan tarikata ait kısımla beraber okudum. Bu hafta sevincim […]

BİŞR BİN BERA (RA)

Künyesi, Bişr bin el-Bera bin Marur el-ensari el-Hazreci olan Bişr bin Bera, Medine’nin Hazrec kabilesi Selemoğlu kolu mensubudur. Hicretten önce müslüman olmuştur. Babası Bera bin Marur ile birlikte İkinci Akabe biatına katılmıştır. Bişr bin Bera, Bedir Gazvesinde bulunmuş, Uhud’da ileri saflarda okçu olarak çarpışmıştır. Daha sonra Hendek Gazvesi, Hudeybiye Musalahası ve Hayber’in fethinde bulunmuştur. Bişr […]

İMAN HAKİKATLERİ İÇİN HAPİS YATMAK

Aziz kardeşlerim; Yakınınızda bulunmakla çok bahtiyarım. Sizin hayalinizle ara sıra konuşurum, müteselli olurum. Biliniz ki, mümkün olsaydı, bütün sıkıntılarınızı kemâl-i iftihar ve sevinçle çekerdim. Ben, sizin yüzünüzden Isparta’yı ve havâlisini taşıyla, toprağıyla seviyorum. Hattâ diyorum ve resmen de diyeceğim: Isparta hükümeti bana ceza verse, başka bir vilâyet beni beraet ettirse, yine burayı tercih ederim. Evet, […]

YALVAÇLI FAHRİ TÜRKMEN

Ankara’da Risale-i Nur hizmetlerinde büyük gayret gösteren tanınmayan hizmet erlerinden birisi de Fahri Türkmen’dir. Ankara hizmetlerinde bulunan emekli müezzin Mehmed Mandal’ın o yıllarda hizmetlerde beraber bulundugu Fahri Türkmen ile alakalı hatıraları ise şöyle: 1930 yılında Isparta Yalvaç’ta dünyaya gelen Fahri Türkmen, Veteriner Başçavuş’tur. Bekar olup, hiç evlenmemiştir. Çok zeki bir insan olan Fahri Türkmen devamlı […]

DÜNYA GEMİ GİBİ YÜZÜYOR

“Cennet ve Cehennem pek çok uzaktırlar. Haydi, ehl-i Cennet, lütf-u İlâhî ile, berk ve burak gibi uçarak haşirden geçerler, Cennete giderler. Fakat ehl-i Cehennem, sakil cisimleri ve büyük ve ağır günahların yükleri altında nasıl gidecekler? Hangi vasıta ile?” İşte hatıra gelen şudur: Nasıl ki, meselâ Amerika’da, bütün milletler umumî bir kongreye davet edilse, her millet […]

GAYBİ ESRARI AÇACAK

Kardeşlerim; Bugünlerde Rumuzat-ı Semaniyeye ait iki risaleyi ehemmiyetli talebelere bir yere gönderdim. Yol kapandı, gitmedi. O iki risaleyi tekrar dikkatle mütalâa ettim. Fikren dedim ki: “Bu zevkli, güzel, meraklı, şirin bir maksada giden bu tevafuklu yolda ne için sevk edilmeden perde indi, başka yolda sevk edildik, çalıştırıldık?” Birden ihtar edildi ki: O gaybî esrarı açacak […]