NAMAZ SONU TESBİHAT MUTLAKA YAPILMALI

Namaz sonrasında yapılan tesbihatların Sübhanallah, Elhamdülilah ve Allah-ü Ekber kelimelerinin kaynağı nedir?

Tesbihat, adı verilen namaz sonrasında yapılan dua ve zikirin kaynağı Kur’an-ı Kerim ayetleri, Peygamberimiz Aleyhisselatü Vesselam’ın, İslam âlimlerinin ve Üstad Hazretlerinin uyguladığı çok sevaplı bir ibadettir. Nisa Suresinin Yüz Üçüncü Ayetinde Rabbimiz şöyle buyurmaktadır.

“Namazı kıldıktan sonra; ayaktayken, otururken ve yan yatarken Allâh’ı anın.”

Peygamber Efendimiz Aleyhisselatü Vessellem tesbihatın nasıl yapılacağını ve kaç adet söylenmesini sahabelere öğretmiştir.

Cemaatle tesbihat yapmak

Yapılan araştırmalarda, camilerde cemaatle yapılan müezzinli tesbihat, sahabe döneminde, Bilali Habeşi’nin müezzinliği içinde mevcut değildir. Sahabe zamanında tesbih dualarını, namaz kılan şahıslar kendi başlarına yapıyorlar, müezzinli, cemaatli sesli tesbihat uygulanmıyordu. Daha sonraki asırlarda, müştehidlerin verdiği fetvalar ile, bugünkü cemaatli tesbihatın camilerde başlatıldığı anlaşılmaktadır.

Namaz tesbihatının cemaat halinde yapılmasının sünnetteki yeri ise, Resul-i Ekrem Efendimiz (asm) toplu halde yapılan zikir, duâ ve ibadetleri her seferinde teşvik etmiş; sahabîlerini toplu halde sohbet eder, zikreder ve ibadet eder halde görürse memnun olmuş ve onlara bazı müjdeler vermiştir.

Risale-i Nur’larda tesbihat!

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Nur Külliyatında çeşitli risalelerde bu konuya şöyle yer vermiştir:

“Namazın sonunda tesbihat, namazın tohumu, çekirdekleri hükmündedir. Tesbihatta, ´Sübhanallah, Elhamdülillah, Allahu Ekber’ derken kalbi hüşyar bir mü’min o vakitte namaz kılan, ´tesbihat eden milyonlar mü’minler cemaatı arasına manen girer, onlarla beraber söyler. Hatta daha ileri gitse bütün zaman ve mekânlardaki mü’minlerle beraber olarak, ortada Resûl-i Ekrem (a.s.m.) sağında enbiyalar, solunda evliyalar ve bütün müminler beraber tesbihat edebilir.”(Kastamonu Lahikası, 70 mektub)

“Namazın mânâsı, Cenâb-ı Hakkı tesbih ve tâzim ve şükürdür. Yani, Celâline karşı kavlen ve fiilen Sübhânallah deyip takdis etmek; hem, kemâline karşı lâfzen ve amelen Allahu ekber deyip tâzim etmek; hem, cemâline karşı kalben ve lisanen ve bedenen Elhamdü lillâh deyip şükretmektir.

Demek, tesbih ve tekbir ve hamd, namazın çekirdekleri hükmündedirler. Ondandır ki, namazın harekât ve ezkârında, bu üç şey her tarafında bulunuyorlar. Hem ondandır ki, namazdan sonra, namazın mânâsını tekid ve takviye için, şu kelimât-ı mübareke, otuz üç defa tekrar edilir; namazın mânâsı şu mücmel hülâsalarla tekid edilir.”(Dokuzuncu Söz)

”Şu kısa tarîkın evrâdı, ittibâ-ı sünnettir; ferâizi işlemek, kebâiri terk etmektir. Ve bilhassa, namazı tâdil-i erkân ile kılmak, namazın arkasındaki tesbihâtı yapmaktır.”(Yirmi Altıncı Söz Zeyli)

Namazı gerek cemaatle kılalım, gerekse tek başımıza kılalım, namazdan sonra tesbîhat yapmak; Sünnet-i Seniyyedir. Tesbîhât cemaatle birlikte veya ferdî olarak da yapılabilir. Bir Nur Talebesi, tesbihatları vaktim yok diyerek terk etmemelidir. Namaz sonrası, yolda, araba da her yerde tesbihat yapılabilir. Vakit namazlarının  arkasından yapılan uzun tesbihatlar en fazla beş dakikamızı alır. Dünyanın adi ve basit işlerine vakit ayıran insan ebedi hayatına lüzumlu olan bereketli, sevaplı bir ibadeti terk etmemelidir.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir