Şu fıkra ikinci bir Sabri olan Hâfız Ali’nindir. Efendim; Yirmi Beşinci Söz, Cenâb-ı Hakkın ferman-ı mübîni olan Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân için öyle bir vuzuh-u etemmi hâvi bir muarrif-i hakikîdir ki, bahr-i hakaikte seyr ü seyahat eden ve haricen çelikle mücellâ ve müstahkem ve dahilen elmas ve akikle müzeyyen ve müberhen ve menba-ı hakikîsi olan Furkan-ı Hakîm […]

  ”Sözler namında olan bahr-i muhît-i Nurda iki seneyi mütecaviz bir zamandan beri seyr ü seyahatimin semere ve neticesini görüp bilmek hususunda şimdiye kadar zemin ve zaman müsait olmadığından, sermaye-i ticaretimin ne derecelere çıktığında, daha doğrusu bir ticaret edinebildim mi, yoksa edinemedim mi, mütereddit ve mütehayyir idim. Hamden lillâh, bu şehr-i rahmet ve mağfirette, inayet-i […]

Aziz, sıddık kardeşlerim; Bilmukabele, biz de Ramazanınızı tebrik ediyoruz. Rüyalarınız pek çok mübarektirler. İnşaallah, Cenâb-ı Hak sizi büyük ihsanlara mazhar eyleyecek diye bir işarettir. Bu zamanda en büyük bir ihsan, bir vazife, imanını kurtarmaktır, başkaların imanına kuvvet verecek bir surette çalışmaktır. Sakın, benlik ve gurura medar şeylerden çekin. Tevazu, mahviyet ve terk-i enaniyet, bu zamanda […]

Aziz, sıddık kardeşlerim; Şimdi bir halimi size beyan etmek lâzım geliyor tâ başka sebepler sizi müteessir etmesin. O hal de şudur: Bu yirmi sene tazyik neticesi, ehemmiyetli ve müzmin bir hastalık bana ârız olmuş. Zaten eskiden beri o hastalığın esası bende vardı ki, ona merdümgirizlik, yani, insanlardan çekinmek, temas etmemek, temastan müteessir olmak… Hattâ şimdi […]

Aziz ve vefâdâr ve fedâkâr, sâdık kardeşlerim; Bu defa çok kıymettar ve fevkalme’mul manevî hediyenizden küçücük üç dört mesele hatıra geldi. Birincisi: Üçüncü keramet-i Aleviyede, “Risalelerde yalnız iki zeyil vardır” demesi, risale şekline girmiş olan zeyillere zeyil diyor. Sair zeyiller ise; hâtimeler, ilâveler, haşiyeler hükmünde görmüştür. İkincisi: İki Âyetü’l-Kübrâ’nın vird-i ekberinde hatırıma gelmediği halde, ehemmiyetli […]

İKİNCİ MESELE Kardeşlerim, Eskişehir hapishanesinde, ahirzamanın hâdisatı hakkında gelen rivayetlerin te’villeri mutabık ve doğru çıktıkları halde, ehl-i ilim ve ehl-i iman onları bilmemelerinin ve görmemelerinin sırrını ve hikmetini beyan etmek niyetiyle başladım. Bir iki sahife yazdım; perde kapandı, geri kaldı. Bu beş senede, beş-altı defa aynı meseleye müteveccih olup muvaffak olamıyordum. Yalnız o meselenin teferruatından […]

Aziz, tam sıddık kardeşlerim, Benim, bu dünyada medâr-ı tesellîm ve sürurum sizlersiniz. Eğer sizler olmasaydınız, bu dört sene azaba dayanamazdım. Sizin sebat ve metanetiniz, bana da kuvvetli bir sabır ve tahammülü verdi. Birden hatıra gelen dört nokta: Birincisi: Kardeşlerim, bu zelzele benim itikadımda “şakk-ı kamer” gibi bir mu’cize-i Kur’ân’dır; en mütemerridi dahi tasdike mecbur eder […]

Hulûsi-i Sânî ve büyük bir âlim olan Sabri Efendinin fıkralarıdır. Meb’us-u Âlem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz Hazretlerinin insanları hayrette bırakan ve cüz’î şuûru olana iman-ı kâmil bahşeden, fevkalhad ve hârikulâde mânen bin envâ-ı mu’cizat-ı Ahmediyeyi ihtiva eden ve pek âli ve azîm kıymeti müsbet ve müsellem bulunan On Dokuzuncu Mektubun dördüncü cüz’ünü, nazar ve teveccüh-ü fâzılânelerinde […]

”Risaletü’n-Nur, Mektubatü’n-Nur’un mütalâası, tahrir edilmesi, başkalara neşir ve tebliğe alâ-kadri’l-istitâa çalışılması gibi emr-i hayr-i azîme havl ve kuvvet-i Samedanî ve inâyet ve lûtf-u Rabbânîyle muvaffak olduğum zamanlar ki, bu evkatta evvelen ve bizzat bu fakir istifade, istifâza, istiâne etmiş oluyor; bu itibarla mezkûr saatleri çok mübarek tanıyor, firakına acıyor, o yaşayışın devamını, tekrarını, kesilmemesini ez-can […]

”Niyetim büyük, tevfik Hüdâdan. Yalnız oda cemaatimize Yirmi Beşinci Söze kadar okudum. Ve inşaallah devam edeceğim. Emrinize tebean ve duanıza binaen fütur getirmiyorum. Maddî vazifem oradakinden daha ağırdır. Fakat her umurumda Allah’a istinad ettiğim için, ümitsizliğe düşmüyorum. Oradan ayrıldıktan sonraki füyuzattan istifade etmeyi cân ü yürekten arzu ediyorum. Nâtamam kalan Otuz İki ve Otuz Üçüncü […]