Hakkı Yavuztürk, 1934 yılında Erzincan’ın Kemaliye ilçesinde dünyaya gelmiştir. Ortaokul talebeliği sırasında okul arkadaşı Özer(Üzeyr) Şenler’den aldığı Küçük Sözler, Gençlik Rehberi ve Onuncu Söz adlı eserleri okuyarak Risale-i Nur’u tanır. Hakkı Yavuztürk 18 yaşında iken oturdukları evin yakınında bulunan bir parkta gençlerin Haşir ile ilgili okudukları kitap dikkatini çeker. Sabah namazından sonra Aksaray Parkında yapılan Risale-i Nur okumalarına katılan Yavuztürk, ” Muhsin Alev Ağabey’in arkadaşlarla sabah namazından sonra bir-iki saat broşür büyüklüğünde daktilo ile yazılmış Nur Risalelerini okumasını merakla dinlerdik. Çok defa Muhsin Ağabey okur, izah eder, biz de dinlerdik.”

Hakkı Yavuztürk, o yılları daha sonra hatıralarında şöyle dile getirir:

”Evet o Haşir bahsinin o zaman Aksaray parkında tefrike edilen heyecanlı bir eserin ”devamı yarın” gibi her gün parça parça okunması için her sabahı iple çeker gibiydik. Bütün arkadaşlar oturur beklerdik. Zira Onuncu Söz daktilo ile yazılmış ve bir nüsha idi. Heyecanla bekler, Muhsin Ağabey gelir, o risaleyi okur, izah eder biz de dinlerdik.

O yıllarda sabah namazından sonra sık sık evden çıkıp gitmem rahmetli annemin dikkatini çekmiş, ”Oğlum, böyle nereye gidiyorsun ki, sabah namazlarından sonra geç geliyorsun?” diye sormuştu.”

Üstad Bediüzzaman Hazretlerini defalarca ziyaret edip dersinde bulunan Hakkı Yavuztürk, ilk ziyaretini ise şöyle anlatır:

”1953 yılında Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin İstanbul’a geldiğini duydum. Fethin 500 ncü yılıydı. Üstad Hazretlerinin Beyazıt Marmara Otelinde kaldığını söylediler. Hemen otele gittim. Odasında yoktu. Hizmetinde bulunan Ziya Bey’e ziyarete geldiğimi söyledim. Üstad Hazretlerinin otelin taraçasında olduğunu kendisine söyleyeceğini eğer müsade ederse görüşebileceğimi söyledi.

Ziya Ağabey müsaade almış, beraberce taraçaya çıktık. Üstad elinde bir dürbün Marmara denizinin Adalar istikametine bakıyordu. Damda sandalyeler vardı. Beni kabul edince elini öptüm, oturmamı söyledi. Oturunca, ne iş yaptığımı nereli olduğumu sordu. Talebe olduğumu Erzincanın Kemaliye ilçesinden olduğumu söyledim. Bana hitap ederken, ”Kardeşim” demesini hala unutamıyorum. Risale-i Nur’u anlayarak okuyan talebelerinin dalalet fırkaları da hücüm etse, sarsılmayacaklarını, Risale-i Nur’dan aldıkları iman kuvvetiyle onlara karşı koyacaklarını Risale-i Nur’un Kur’an’a dayandığı dersini verdi. Beni ”talebeliklerine kabul ettiğini, Risale-i Nur’u okumamı” tenbih ettiler. Tekrar ellerinden öperek yanından ayrıldım. Bu Üstad’ımı ilk ziyaretimdi.”

Üstad Hazretlerinin,”seni talebeliğe kabul ediyorum. Risale-i Nur’u çok oku” iltifatı karşısında Hakkı Yavuztürk, hemen Kur’an hattı öğrenmeye çalışır. Ahmet Aytimur Ağabey’in dokuma atölyesinde Mehmed Emin, Özer(Üzeyr) ile birlikte birkaç ay içinde Kur’an yazısını seri şekilde okumaya ve yazmaya başlar.

Kur’an harfleri ile risaleleri asıllarına bakarak yazan Yavuztürk, daha sonra bu eserleri ciltçiye gönderilip cilt yapıldıktan sonra Üstad Hazretlerinin tashihine giderdi. Üstad Hazretleri bunları tashih eder, arkasına ismimizle dua yazar ve bize iade ederdi.

1954 yılında Üstad Hazretlerini çok özlediğini dile getiren Yavuztürk Ağabey, ”Okul tatilinde yola çıktım. Trenle Isparta’ya geldim. Öğle vakti idi. Daha önceden adresi ve tarifi almıştım, adresi kolayca buldum. Kapıyı çaldım. Zübeyr Ağabey kapıyı açıp beni karşıladı. Kendimi tanıttım, İstanbul’dan geldiğimi söyledim. Eve alındım ve Üstad Hazretleri beni kabul etti.

Üstad Hazretleri, ”Hoş geldin Hakkı kardeşim! Maşaallah, barekallah kardeşim” gibi ifadelerle alnımdan öperek rahat olmamı ve oturmamı söyledi. Huzurlarında bir süre kaldım. Üstad, ”Kardeşim benim misafirimsin” demesi üzerine diğer bir odaya alındım. Tahiri, Ceylan, Bayram ve Sungur Ağabeyler de o zaman Üstad Hazretlerinin hizmetinde idi. Ertesi sabah bir kısım İmam Hatip talebelerinin de iştirak ettiği sabah dersine katıldım. Dikkatle okunan Risale-i Nur dersini dinledik. Talebeler ayrı ayrı okuyorlardı. Üstad işaret edince diğeri okumaya geçiyor, Üstad izah ediyordu. Tahminen ders bir saat sürdü. Ben ders bitince odama geçtim. Bir ara, İstanbul’dan gelen var.” dediler. Baktım arkadaşım Özer(Üzeyr) de gelmişti. Üstad bizi tekrar birlikte huzuruna aldı. Her ikimizi de talebeliğe kabul ettiğini belirterek, İstanbul’da bulunan dostlarına selamlarını söylememizi ifade ederek derhal İstanbul’a dönmemizi istediler. Biz de hemen İstanbul’a döndük.”

1959 yılında Üstad Hazretlerini İstanbul’da tekrar ziyaret eden Hakkı Yavuztürk, 5 Ocak 2007 yılında vefat etmiştir. Kendisine Allah’tan rahmet dileriz.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir