EHL-İ KÜFÜR VE DELALET

Eğer desen: Ne için ehl-i küfür ve dalâlet dünyada ehl-i hidayete galip oluyor?

Elcevap: Çünkü, küfrün divaneliğiyle ve dalâletin sarhoşluğuyla ve gafletin sersemliğiyle, ebedî elmasları satın almak için verilen letâif ve istidâdât-ı insaniye sermayesini, fâni şişelere, soğuk buzlara veriyor. Elbette ham cam ve câmid cemed, elmas fiyatıyla alındığı için, en âlâ cam ve en eclâ cemed alınır.

Bir vakit elmasçı zengin bir adam divane olur, çarşıya gider, beş paralık cam parçasına beş altın verir. O zengin divaneye, herkes en iyi camlarını alır ona verir. Hattâ çocuklar da güzel buz parçalarını ona veriyor, birer altın alıyorlardı.

Hem bir vakit bir padişah sarhoş olur, çocukların içine girer, onları vükelâ ve ümerâ-yı askeriye zanneder. Şâhâne emir verir, çocukların hoşuna gider, iyi itaat ettiklerinden güzelce bir eğlence yapar.

İşte küfür bir divâneliktir, dalâlet bir sarhoşluktur, gaflet bir sersemliktir ki, bâki metâ yerine fâni metâı alır. İşte şu sırdandır ki, ehl-i dalâletin hissiyatları şiddetlidir. İnadı, hırsı, hasedi gibi herşeyi şediddir. Bir dakika meraka değmeyen birşeye bir sene inat eder.

Evet küfrün divaneliğiyle, dalâletin sekriyle, gafletin şaşkınlığıyla, fıtraten ebedî ve ebed müşterisi olan bir lâtife-i insaniye sukut eder; ebedî şeyler yerine fâni şeyler alır, yüksek fiyat verir.

Fakat mü’minde dahi bir maraz-ı asabî bulunuyor veya maraz-ı kalbî var. O dahi, ehl-i dalâlet gibi, ehemmiyetsiz şeylere ziyade ehemmiyet verir. Lâkin çabuk kusurunu anlar, istiğfar eder, ısrar etmez.

رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَاۤ اِنْ نَسِينَاۤ اَوْ اَخْطَاْنَا
“Ey Rabbimiz! Unutur veya hatâya düşer de bir kusur işlersek, bizi onunla hesaba çekme.” Bakara Sûresi, 286 ncı ayeti) (Barla Lahikası)

İnsanın yaratılışında dünyanın basit şeylerine karşı luzümsuz bir önem verme zayıflığı bulunuyor. Bu zayıflık küfür ehlinde daha çok oluyor. Onların nazarında sadece dünyanın işleri birinci derecede yer alıyor. Kafirlerin birinci derdi, endişesi dünya ve onun önemsiz işleridir. İki paralık dünya işine bütün enerjisini sarf edip hedefe ulaşmaya çalışıyor.

Mümin insanın dünyada ilk hedefi Allah’a iman,ahiret, beka gibi kavramlar öncelikle yer alıyor. Dünya işleri ise ikinci planda kalıyor. Müminin ana hedefi dünya değil, ahiret hayatını kazanmak olduğu için bütün enerjisini buna sarf ediyor. Görünüşte bu dünyada kafir galip gelmiş gibi görünsede asıl kazanan ahiret hayatı elde etmeye çalışan mümin insan oluyor.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu soruda bir şeye dikkatimizi çekiyor. Bir şeye kıymeti nisbetinde deger verilir.Kıymetsiz bir şeye çok kıymetli bir şeymiş gibi değer verilirse bu insanın aklının normal olmadığını gösterir. Misalde verilen Yahudi elmasçının cam kırığına elmas fiatı vermesi onun aklının normal olmadığını gösteriyor. Aklı ve muhakemesi yerinde olan bir insan her şeye kıymeti kadar değer verir.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir