KUR’AN OKUYANI DİNLEMEK

Kur’an okunurken veya radyo, bilgisayar gibi şeylerden dinlerken bir işle uğraşmak caiz midir?

Bir insan, Kur’an-ı Kerim’i sesli olarak okuyor ve biz de bu sesi işitiyorsak, susup onu dinlemek farzdır. Bu esnada başka bir işle uğraşmak doğru değildir. Alimlere göre, televizyon, radyo ve bilgisayar gibi şeylerden Kur’an’ı dinlemek farz değil, fakat dinleyerek sevap kazanırız. Bu durumda bir işle meşgul olmak ve dinlemek caizdir.

Cenab-ı Hak, bizlere Kur’an-ı Kerim’de Araf Suresi 204 ncü ayetinde şöyle hitap ediyor:

وَاِذَا قُرِئَ الْقُرْاٰنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَاَنْصِتُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ

(Kuran okunduğu zaman ona kulak verin, dinleyin ki merhamet olunasınız.)

İnsan hayatının en güzel anlarından biri Kur’an’ı okumak ve O’nu dinlemekle geçirdiğimiz zaman dilimidir. Bu ayette bizim ne yapmamız ögretilmektedir. Buna göre Kur’an okunduğu sırada müslüman ona ilgisiz kalmayacak, kulak verip dikkatle dinleyecektir. O, her şeyden önce Allah’ın sözüdür. Ayrıca anlamları üzerine düşünüp kavrayabilmek ve sonuçta rahmet ve bereketinden yararlanabilmek için de onu yoğun bir dikkatle dinlemek gerekmektedir.

Ayet hem hakiki hem de mecazi anlamda Kur’an’a kulak vermeyi emretmektedir. Kur’an’ı dinlemekle kalmayıp emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından kaçınmaktır. İşte bu sayede insan ayette işaret edilen Kur’an’ın rahmet özelliği dünyasına ve hayatına yansıtabilecektir.

Kur’an’ı can kulağıyla dinlediği gibi kalp ve aklı ile de dinlemek suretiyle onun içeriği üzerinde düşünerek kalbini ve aklını aydınlatacak, imanına güç katacak, yanlışlarını düzeltecek, doğrularını arttıracaktır; böylece bu ve buna benzer kazanımlarıyla âyetin sonunda ifade buyurulan rahmet ve merhamete ulaşmış olacaktır.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Yirmi Dokuzuncu Mektup adlı eserinde bu konuya şöyle dikkat çekiyor:

”o Kur’ân’ı yeni nâzil oluyor gibi okumak ve dinlemek ve ondaki hitâbât-ı İlâhiyeyi güya geldiği ân-ı nüzulünde dinlemek ve o hitabı Resul-i Ekremden (a.s.m.) işitiyor gibi dinlemek, belki Hazret-i Cebrâil’den, belki Mütekellim-i Ezelîden dinliyor gibi bir kudsî hâlete mazhar olur. Ve kendisi tercümanlık edip başkasına dinlettirmek ve Kur’ân’ın hikmet-i nüzulünü bir derece göstermektir.”

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir