SAVALI TALEBE AHMED ALTUĞ

Ahmed Altuğ, Isparta’nın Sav Kasabasında 1329 yılında dünyaya gelmiştir.Çok fedakar bir Nur Talebesi olarak Sav Kahramanları araında yeralmıştır. O dönemde risaleleri yazmaya Hacı Hafız Mehmed Avşar’ın teşvikiyle başlayan Ahmed Altuğ, günde en az elli sayfa risale yazmadan başka bir iş yapmazdı.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi tarafından, ‘Sav’ın Baş Talebesi’ ilan edilen Ahmed Altuğ’un Risale-i Nur Külliyatının tamamını en az Yirmi defa yazdığı söylenmektedir. Risale-i Nur’da ”Savalı Ahmed” diye anılmaktadır. Ahmed Altuğ, risalelerin elle yazılıp çoğaltığı dönemlerde iki kardeşi Süleyman,Şükrü ve kızı Hatice ile büyük hizmetlerde bulunmuştur. İslamköylü Hafız Ali Ağabey ile de sıkı bir irtibat içinde olan Ahmed Altuğ’a, Üstad Hazretleri ”Hafız Ali’nin vefatından sonra onun vazifesini yapıyor.” demiştir.

”Medrese-i Nuriyenin eski ve yeni kahramanlarından Marangoz Ahmed’in mektubu, üç dört cihetten beni mesrur ve minnettar eyledi. O medresenin baş talebesi namını verdiği Ahmed ise hem şehit Hâfız Ali’nin vazifesini yaptığını hem Süleyman gibi kıymetli kardeşiyle ve küçük kerîmesiyle üç tane Asâ-yı Musa’yı yazmaları ve mübarek Hasan Dayı’nın hafidi olması, beni meraktan kurtardı hem çok memnun eyledi. Cenab-ı Hak ona şifa ve onlara muvaffakıyet ve saadet versin, âmin âmin! (Emirdağ Lahikası)

”Yalnız bu kadar var ki Isparta havalisinde yüzer genç Saidler ve Hüsrevler yetişmişler. Bu ihtiyar ve zayıf Said, dünyadan kemal-i istirahat-i kalple veda etmeye hazırdır. Ve bilhassa mühim bir Medrese-i Nuriye olan Sava köyünün başta Hacı Hâfız olarak Ahmedleri, Mehmedleri hattâ muhterem hanımları (Tahir’in refika ve kerîmeleri gibi) ve masum çocukları Risale-i Nur’la meşgul olmalarını düşündükçe bu dünyada cennet hayatının manevî bir nevini zevk ediyorum, görüyorum. Oranın Ahmedlerinin hediyesini umum o köy hesabına bir teberrük deyip öpüp başıma koydum. (Kastamonu Lahikası)

”Sâniyen: Bu kahraman kardeşimizin, hayatta kaldığı gibi defter-i hasenatına her birimiz, manevî kazançlarımızı –umumda olduğu gibi hususi bir surette dahi– o kardeşimize hediye etmeliyiz. Ben kendim onu da Hâfız Ali, Hâfız Mehmed ve Savalı Ahmed ve Mehmed Zühdü’nün beşincisi olarak evliya-i azîmenin has dairesinde manevî kazançlarımı ona da bağışlamaya karar verdim.(Emirdağ Lahikası)

”O çok ehemmiyetli ve Nur hizmetinde muvaffakıyetli, merhum o mübarek zatın mükemmel vazifesini bitirip yüzer manevî evlat ve hayru’l-halef bırakıp gittiği ve terhis olduğu, rahmet ve istirahat âlemine çekildiği aynı zamanda, büyük üstadlarımın dairesine kazançlarımı bağışladığım zaman; Hâfız Ali, Hâfız Mehmed, Mehmed Zühdü ve Savlı Ahmed ve Hasan Feyzi içinde ihtiyarım olmadan Hacı Hâfız Mehmed daha hayatta iken on günden beri onların içinde görüyordum. Derdim: “Vefat edenler içinde bu da bulunsun.” İlişmedim. Hem hayatta olanlar içinde hem üstadlar dairesinde bulunmasına hayret ederdim. Şimdi bu mektubunuzdan anlaşıldı ki onun hâlisane kudsî hizmetinin bir kerameti olarak vefatını ihsas ediyordu. Hâfız Ali, Hasan Feyzi ortasında makamım var diye iş’ar ediyordu. (Emirdağ Lahikası)

Şimdi birden Sava medrese-i Nuriyenin Hacı Hâfız’ı ve merhum Hâfız Mehmed’i ve kardeşlerini ve Mehmedlerini ve Ahmedleri ve masum Nurcuları ve mübarek ihtiyar ve sair kahraman şakirdlerini düşündüm. Hayatım müddetince ona yakın olmak bütün canımla istedim ve vefattan sonra onların mezaristanında defnolmamı arzuladım.(Emirdağ Lahikası)

Sâniyen: Bu defaki müteaddid tesirli ve sürurlu ve müjdeli mektuplarınıza karşı, bir kitap kadar cevap vermek lâyık iken, vaktin müsaadesizliği ile kısa cevabımdan gücenmeyiniz. En başta, kahramanlar yatağı olan Sava köyünün ehemmiyetli bir talebesi olan Ahmed’in mektubunda öyle bir mesele gördüm ki beni sürur yaşlarıyla ağlattırdı.

”Hâfız Ali’nin mektubunun âhirinde, Medrese-i Nuriye kahramanlarından ve Hüsrev sisteminde Ahmed ve kardeşi Süleyman hakkında takdiratı, bizi mesrur eyledi. Zaten o Medrese-i Nuriye şakirdleri benim nazarımda, eskiden beri bir gaye-i hayalim olan Medresetü’z-Zehranın talebeleri suretinde düşünüyordum. Ve derdim: “Onlar, bunlar oldu veya bunlar, onların dümdarlarıdır.” (Kastamonu Lahikası)

Sav Medrese-i Nuriye’nin Kahramanlarından ve o medresenin önemli bir talebesi olan Ahmed Altuğ, 1949 yılında Sav’da vefat etmiştir. Kabri Sav Merkez Camisinin minaresi yanında olan Ahmed Altuğ’a, Allah’tan rahmet dileriz.

 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir