MÜBAREKLERLER KAHRAMANLARINDAN HAFIZ AHMED

Mübarekler Heyetinden Kuleönlü Mustafa Hulusi’nin oğlu  olan Hafız Ahmed 1929 yılında Kuleönün de doğmuştur. Büyük Ruhlu Küçük Ali’nin de yeğenidir. Hafız Ahmed, Risale-i Nur’da peder ve amcaları sisteminde Risale-i Nur’a hizmet etmiş bir nur talebesi olarak ismi geçmektedir.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bir mektubunda Hafız Ahmed’in Risale-i Nur’a hizmet etmesini yeniden Abdurrahman’ın dünyaya gelmesi gibi kendisini mutlu ettiğini dile getirmektedir.

Bir başka mektubun da Üstad Hazretleri, küçük bir Abdurrahman kabul ettiği Hafız Ahmed’in yazdığı Sekizinci Şuâ’nın Sekizinci Remz’inden bahsetmektedir. Hafız Ahmed’le ilgili mektuplar şöyledir:

”Mübarekler kahramanlarından Küçük Ali’nin mektubu da bana büyük bir ümit verdi. Merhum Abdurrahman’ın elhak tam bir halefi olan kıymettar ve mübarek büyük kardeşi olan Mustafa Hulusi’nin, Hâfız Ahmed isminde mübarek bir mahdumu, peder ve amcaları sisteminde Risale-i Nur’a hizmet etmesi, yeniden Abdurrahman dünyaya gelmesi kadar beni müferrah etti.
(Kastamonu Lahikası)

”Bu münasebetle, o mecmua içinde mübarek kahramanlardan Küçük Ali’nin biraderzadesi masum ve küçük bir Abdurrahman olan Hâfız Ahmed’in yazdığı Sekizinci Şuâ’nın Sekizinci Remz’inden bir sahife evvel bir fıkra nazarıma değdi. Bir iki aydır size Risale-i Nur’un makbuliyetine dair yazılan mektuplarda şahsımın hisse-i şerefi ve hüneri olmadığını ve sırf bir ikram-ı İlahî olmasına dair yazılan parçayı bu fıkrayı, o fıkraya alâkadar gördüm, size gönderiyorum. Onlara münasip bir yerde ilhak edersiniz. O fıkra, Celcelutiye’nin fevkalâde Risale-i Nur’a verdiği ehemmiyetten şahsımın bir lem’ası, bir hüneri olmadığına dairdir. Şöyle ki orada demiştim:

Hem ben itiraf ediyorum ki: Böyle makbul bir eserin mazharı olmak, hiçbir vecihle o makama liyakatim yoktur. Fakat küçük, ehemmiyetsiz bir çekirdekten koca dağ gibi bir ağacı halk etmek, kudret-i İlahiyenin şe’nlerindendir ve âdetidir ve azametine delildir.

Ben kasemle temin ederim ki: Risale-i Nur’u senadan maksadım, Kur’an’ın hakikatlerini ve imanın rükünlerini teyid ve ispat ve neşirdir. Hâlık-ı Rahîm’ime hadsiz şükrolsun ki kendimi kendime beğendirmemiş, nefsimin ayıplarını ve kusurlarını bana göstermiş ve o nefs-i emmareyi başkalara beğendirmek arzusu kalmamış.

Evet, kabir kapısında bekleyen bir adam, arkasındaki fâni dünyaya riyakârane bakması, acınacak bir hamakattir ve dehşetli bir hasarettir. Cenab-ı Hak beni böyle hasaretlerden muhafaza eylesin, âmin.

Umum kardeşlerime birer birer selâm ve dua eder ve dualarını rica ederiz. (Emirdağ Lahikası)

Risale-i Nur’a büyük hizmetlerde bulunan Hafız Ahmed Çelik 1996 yılında Kuleönünde vefat etmiştir.  Kendisine Allah’tan rahmet dileriz.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir