KISA ZAMANDA BÜYÜK HİZMET YAPAN MEHMED ZÜHTÜ

Mehmed Zühtü, 1884 yılında Isparta’da doğmuştur. Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Mehmed Zühtü’yü, ”Sözlerin Hameleleri” arasında saymaktadır. Babası Şeyh Mustafa, yaşlılığından dolayı daha evvel Üstad Hazretlerini ziyaret edememiş, oğlu ise Barla’da, Üstad’ı ziyaret ederek risaleleri yazmaya ve talebelere ders vermeye başlamıştır. Birgün Şeyh Mustafa, oğlu Mehmed Zühdü ile birlikte, Barla’da Üstad Hazretlerini ziyarete giderler. Üstad Hazretleri, onları dış kapıda karşılar, hoş geldiniz dedikten sonra ‘Kardeşim Mustafa! Daha dün sizinle beraber idik’ der. Ehl-i kalb olan Şeyh Mustafa hemen vaziyeti anlar. Üstad. ‘Sizi Risale-i Nur talebeliğine kabul ettim’ der ve Risale-i Nur hizmetlerinden bahseder ve onlara bazı risaleler vererek bunları yazmalarını ister. Bundan sonra baba-oğul aşk ve şevkle Kur’an ve imana hizmet yarışına girişirler. Evlerini medrese gibi kullanmaya başlarlar.

Mehmed Zühdü babası Keçeci Şeyh Mustafa ile birlikte kendi medreselerinde çocuklara hem Kur’an hem de Risale-i Nur dersi veren Isparta Nur Talebelerindendir. Bu hizmetlerinden dolayı babasıyla birlikte defalarca tevkif edilirler.

Üstad Bediüzzaman, Mehmed Zühtü’nün gerçekleştirdiği büyük hizmetleri takdir ettiğini çeşitli vesilelerle dile getirmiştir. Şualar adlı eserde dualarında üstadlarının aktap kısmının isimleri içinde onun ismini de dahil ettiğini söyler.

”Ben de onu Hâfız Ali ve Hâfız Zühtü’ye arkadaş edip, üstadlarımın aktap kısmının isimleri içinde o üçünün isimlerini dâhil edip, Hâfız Akif’i dahi Asım ve Lütfi’ye arkadaş ettim.” (Şuâ’lar 338)

Üstad Hazretleri, Mehmed Zühtü’nün gerçekleştirdiği önemli hizmetleri risalelerde takdir dolu ifadelerle dile getirir. Risale-i Nur’a, az zamanda çok hizmet ettiği, kırk-elli senelik Nur hizmetini 8-10 senede yaptığı, Nur hizmeti içinde mânen ve pek parlak bir sûrette yaşadığı, hasenat cihetinde ölmediği, amel defterine daha çok seviyede hasenat yazıldığı dile getirilir.

Kastamonu Lâhikasındaki bir mektubunda Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Mehmed Zühtü’nün vefatının Risale-i Nur hizmeti noktasında kendisini çok müteessir ettiğini ve bu vefatın memleket ve islam alemi için büyük bir kayp olduğunu söyler.

Risale-i Nur’un lahika mektuplarında sıkça ismi geçen Mehmed Zühdü ile ilgili bazı mektuplar ise şöyle:

”Elmas kalemlerini bize yardım için yirmi bir Abdurrahman ve Abdülmecidlerin bu kadar çabuk nüshaları yetiştirmeleri ve kabri pür-nur olan Mehmed Zühdü’nün, berzahta dahi kalemini bizim hesabımıza istimal etmesi hükmünde, onun metrûkâtından nüshaları gönderilmesi; bizi derinden derine sürurla şükre sevk etti…

Şimdi bu vakitte, talebe-i ulûmun en hâlisleri Risale-i Nur talebeleri olduğundan elbette merhum Mehmed Zühdü, Âsım ve Lütfü gibi zatların vazifeleri devam ediyor. Defter-i a’mallerine hasenat yazmak için manevî kalemleri inşâallah işliyorlar.(Kastamonu Lahikası)

”Hâfız Ali’nin tahkikatına gelenlerin “Mağazalarda kâğıt kalmadı. Risale-i Nur şakirdleri kâğıdı bitirdiler.” diye demeleri ve Mehmed Zühdü’nün kitapları kendine iade edilmeleri, Risale-i Nur şakirdlerini müftehirane teşci ve teşvik eden bir hâdisedir.”(Kastamonu Lahikası)

”Aziz, sıddık kardeşlerim!

Merhum Mehmed Zühdü’nün vefatı, hakikaten Risale-i Nur cihetinde büyük bir zayiattır. Fakat Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki o mübarek zat, az bir zamanda Risale-i Nur’a pek çok hizmet eylemiş. Kırk elli sene vazife-i nuriyesini, sekiz on senede tamamıyla yapmış. Ve manen içimizde, dairemizde o fevkalâde hizmetiyle, parlak bir surette yaşıyor. Hasenat cihetinde ölmemiş, daima defter-i a’maline daha kesretli hasenat yazılıyor.

Hattâ ben de eskide sarîh ismiyle birkaç defa, Risale-i Nur talebesi unvanıyla yüzer defa onu ve onu Risale-i Nur’a veren merhum pederini manevî kazançlarıma şerik ettiğim gibi şimdi sarîh ismiyle bazı gün elli defaya yakın hissedar oluyor. Demek onun hayat kazancı ziyadeleşmiş. Cenab-ı Hak onun akaribine sabr-ı cemil ve ona mağfiret-i kâmile ihsan eylesin, âmin!

O, mübarek kalemini bize vermişti; ben de onu hem Abdurrahman hem Abdülmecid yerinde kabul etmiştim. Onu vefat etmemiş gibi daima kalemi işler hükmünde kabul ediyoruz. İki yüze yakın masumları hanesinde Kur’an’ı ve Risale-i Nur’u ders veren o mübarek zat, aynen Abdurrahman gibi az bir zamanda uzun bir ömrün vazifesini çabuk görmüş, bitirmiş, gitmiş. Kardeşimiz Kâtip Osman’ın onun hakkında yazdığı parlak fıkra, Lâhika’ya girdi. Hakikaten o zat, o fıkraya lâyıktır. İnşâallah Isparta’da o sistemde çoklar daha çıkacak, bu acıyı unutturacak. Benim tarafımdan onun validesini ve çocuklarını taziye ediniz.(Kastamonu Lahikası)

”Üçüncüsü: Merhum Mehmed Zühdü’nün vefatı, Risale-i Nur’un hizmeti noktasında bizi çok müteessir etti. Fakat birden, geçen sene Hâfız Mehmed’in bütün müsadere edilen risalelerini, on gün zarfında köyündeki Risale-i Nur şakirdleri tarafından yazıp ona vermek, çok merdane taahhüdleri hatırıma geldi ve anladım ki arslanlar yatağı olan Isparta ve havalisi, Mehmed Zühdü’nün hizmetini muzaaf bir surette yapacaklar ve o boşluğu dolduracaklar.(Kastamonu Lahikası)

”İşte bu vakıaya muvafık olarak ben merhum Hâfız Ali’yi aynen hayattaki gibi Risale-i Nur’la meşgul olarak en yüksek bir ilimde çalışan bir talebe-i ulûm vaziyetinde ve tam şehitler mertebesinde ve tarz-ı hayatlarında biliyorum ve o kanaat ile ona ve onun gibi Mehmed Zühdü’ye ve Hâfız Mehmed’e bazı dualarımda derim:

Yâ Rabbi! Bunları kıyamete kadar Risale-i Nur kisvesinde hakaik-i imaniye ve esrar-ı Kur’aniye ile kemal-i ferah ve sevinçle meşgul eyle, âmin!.”(Şualar)

Kısa zaman içinde yüzlerce talebeye Kur’an ve Risale-i Nur dersi veren, onları yetiştiren ve defalarca tutuklanan Mehmed Zühtü Bedevi, 1943 yılında Isparta’da vefat eder. Kabri Isparta’da olan Mehmed Zühtü’ye, Nurkoy olarak Allah’tan binler rahmet dileriz.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir