RÜŞVET VE HARAM YOLLAR

“İktisat eden, maişetçe aile belâsını çekmez” meâlindeki

لاَ يَعُولُ مَنِ اقْتَصَدَ hadis-i şerifi sırrıyla, “iktisat eden, maişetçe aile zahmet ve meşakkatini çok çekmez.”

Evet, iktisat kat’î bir sebeb-i bereket ve medar-ı hüsn-ü maişet olduğuna o kadar kat’î deliller var ki, had ve hesaba gelmez. Ezcümle, ben kendi şahsımda gördüğüm ve bana hizmet ve arkadaşlık eden zatların şehadetleriyle diyorum ki:

İktisat vasıtasıyla bazan bire on bereket gördüm ve arkadaşlarım gördüler. Hattâ dokuz sene (şimdi otuz sene, bahse konu yıl 1926) evvel benimle beraber Burdur’a nefyedilen reislerden bir kısmı, parasızlıktan zillet ve sefalete düşmemekliğim için, zekâtlarını bana kabul ettirmeye çok çalıştılar.

O zengin reislere dedim: “Gerçi param pek azdır. Fakat iktisadım var, kanaate alışmışım. Ben sizden daha zenginim.” Mükerrer ve musırrâne tekliflerini reddettim.

Câ-yı dikkattir ki, iki sene sonra, bana zekâtlarını teklif edenlerin bir kısmı, iktisatsızlık yüzünden borçlandılar. Lillâhilhamd, onlardan yedi sene sonra, o az para, iktisat bereketiyle bana kâfi geldi, benim yüz suyumu döktürmedi, beni halklara arz-ı hâcete mecbur etmedi. Hayatımın bir düsturu olan “nâstan istiğnâ” mesleğini bozmadı.

Evet, iktisat etmeyen, zillete ve mânen dilenciliğe ve sefalete düşmeye namzettir. Bu zamanda isrâfâta medar olacak para çok pahalıdır. Mukabilinde bazan haysiyet, namus rüşvet alınıyor.

Bazan mukaddesât-ı diniye mukabil alınıyor, sonra menhus bir para veriliyor. Demek, mânevî yüz lira zararla maddî yüz paralık bir mal alınır.

Eğer iktisat edip hâcât-ı zaruriyeye(zorunlu ihtiyac) iktisar(sınırlandırma) ve ihtisar(azaltma) ve hasretse,

اِنَّ اللهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ   “Şüphesiz ki rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan ancak Allah’tır.” (Zâriyat Sûresi, 58 ayeti) sırrıyla,

وَمَا مِنْ دَابَّةٍ فِى اْلاَرْضِ اِلاَّ عَلَى اللهِ رِزْقُهَا   “Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki, onun rızkını vermek Allah’a ait olmasın.”(Hûd Sûresi, 6 ayeti) sarahatiyle, ummadığı tarzda, yaşayacak kadar rızkını bulacak. Çünkü şu âyet taahhüt ediyor.(Lem’alar, On Dokuzuncu Lem’a)

Üstad Hazretleri, bu asrın temelinde yer alan israf ve lüks yaşama hastalığını, bize hadisi şerif ile önlemenin yolunu gösteriyor. Herkesin, hepimizin ihtiyacı olan bir ders. İnsanın hayatta gerçek ihtiyacı ne? Neleri içine alıyor? Rahat bir hayat sürmek isteyenin yapması gerekenlerin anlatıldığı bir ders. İnsanın gerçek asli ihtiyacının dörtten, israf ve lüks düşkünlüğü ile yüze, belki bine çıkarması. Böyle olunca insan bu ihtiyaclarımı karşılamam lazım derken, asıl vazifesi olan iman ve ibadeti unutması. Allah korusun, bazen de bunları temin için, rüşvet ve daha başka haram yollara sapma. İsraf hastalığına yakalanma.

Üstad Hazretleri, burada kendi hayatından bize örnek bir bölüm sunuyor. 1926 yılında Şeyh Said hadisesi üzerine Üstad Hazretleri, Burdur’a sürgün geliyor. Kendisi ile birlikte birçok aşiret reisi de o zaman sürgün ediliyor. Burada dikkat çeken cümle:

“Gerçi param pek azdır. Fakat iktisadım var,kanaate alışmışım. Ben sizden daha zenginim.”

Üstad Hazretleri, zenginlik ve paranın gelip geçici, insanın huy edindiği güzel ahlakın daimi ve devamlı olduğunu gözler önüne seriyor. Üstad’a zekat teklif edenler, bir müddet sonra fakirleşiyor, ama Üstad’ın iktisadı ömrünün sonuna kadar devam ettiği için, kimseye muhtaç olmuyor. Alınacak ders, iktisat ve kanaatı kendimize huy edinmek.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir