EMİRDAĞLI FİKRET YÖRÜK

Fikret Yörük, 1 Aralık 1942 yılında Afyon’a bağlı Emirdağ’da dünyaya gelmiştir. Risale-i Nur’da Emirdağ Lahikasında bahsi geçen çocuklardan birisidir.

Hatıralarında İlkokul Üçüncü sınıfta okuduğu yıllarda arkadaşlarıyle yolda top oynarken Üstad Bediüzzaman Hazretlerini gördüğünü daha sonra evine giderek ziyaret edip elini öptüğünü anlatan Fikret Yörük. ” 1952-53 yıllarında sekiz on yaşlarında yolda top oynarken Üstad Hazretlerini görürdük. Üstad Bediüzzaman Hazretleri çoğu zaman İkindi Namazından sonra elinde şemsiyesiyle uzaktan görünürdü. Biz, ”Bediüzzaman geliyor’ diye hemen topu bırakır, etrafında halka olur, elini öperdik. O da bizim başımızı okşar, üzüm, leplebi, şeker gibi şeyler bize verirdi.”

”Üstadın mâsum çocuklarla sohbet ve muhaveresi ise çok ibretli ve saadetlidir. Emirdağı ve civarı köylerinde, yanına gelen mâsumlara büyükler gibi ehemmiyet verip, kalben onlara müteveccih olurdu. “Evlâtlarım, siz mâsumsunuz, daha günahınız yoktur. Ben çok hastayım, bana dua ediniz; sizin duanız makbuldür. Ben sizi mânevî evlâtlarım ve talebelerim olarak duama dahil ettim” derdi. O çocuklar, gözlerinden akan muhabbet nurlarıyla Üstadı selâmlarlar, Üstad, gafil büyüklerden ziyade onlara samimî ve ciddî selâm ederdi. Ve “Bunlar istikbalin Nur talebeleridir. Bana olan bu alâka ve teveccühlerinin sebebi ise: Mâsum ruhları hissediyor ki, Risale-i Nur, onların imdadına gelmiş. Ben de o Nurun bir tercümanı olmam hasebiyle, gayr-ı ihtiyarî bu fedakârane muhabbet ve alâkayı gösteriyorlar” derdi .” (Tarihçe-i Hayat)

”Hâmisen: Bir miktardır hiç görmediğim bir tarzda, pek şiddetli bir alâka ile, çoktan görmedikleri peder, validelerine hararetli bir iştiyakla ellerine sarılmaları gibi, iki yaşından on yaşına kadar mâsum çocuklar, faytonla gezdiğim vakit beni görünce, aynen öyle uzaktan koşup benim ellerime sarıldıklarının ne hikmeti var diye hayret ediyordum. Birden ihtar edildi ki:

Bu küçücük mâsumlar taifesi, bir hiss-i kablelvuku ile, ileride Risale-i Nur ile saadeti bulacaklarını ve tehlike-i mânevîden kurtulacaklarını, belki de içinde çokları şakirt olacaklarını ve buranın maddî-mânevî havasına imtizaç edemediğim için menfîlere verilen serbestiyet münasebetiyle buradan gitmemekliğim için lâkayt olan büyüklerin bedeline, “Bizler Nur dairesindeyiz; bizi bırakma, gitme” gibi bir mânâ var, hissettim.”(Emirdağ Lahikası)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir