EMİRDAĞ’ IN İLK NUR TALEBESİ HASAN ÇALIŞKAN

Çalışkan Hanedanından Hasan Çalışkan 1908 yılında Afyon’a bağlı Emirdağ’da dünyaya gelmiştir. 9 Ağustos 1944 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile Emirdağ’a sürgün gelen Üstad Bediüzzaman Hazretlerini burada ilk ziyaret eden kişi Hasan Çalışkan olmuştur.

Hasan Çalışkan, Üstad Hazretlerinin, Emirdağa geldiği zaman ahali arasında ”çok alim bir zat, buraya gelmiş” konuşmaları üzerine, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin kaldığı otele ”acaba kimmiş” diyerek gitmiş, orada Üstad Hazretlerinin yakın alakasını görmüş, Hasan Çalışkan’a hitaben Üstad Hazretleri, “Burada ilk talebem sensin” demiştir.

Hasan’da Üstad Hazretlerine,”Hocam her ne ihtiyacınız varsa biz görelim” demiş ve o günden sonra da Üstadın hizmetlerini görmeye başlamıştır. Daha sonra Çalışkan Ailesinden Mehmet, Osman ve diğerleri ziyaret etmişlerdir. Üstad Hazretleri otelde rahat edemediğini söyleyince de Hasan Çalışkan otelin karşısında boş olan evi kiralayıp Üstad Hazretlerini oraya yerleştirmiştir.

”Aziz, sıddık kardeşlerim ve benim hakkımda bu gurbette samimî akrabalarım Osman, Mehmed, Hasan efendiler;

Sizin hâlisane bana ve Risale-i Nur’a karşı hiç unutulmayacak hizmetinize bir mükâfat-ı âcile olarak Hasan Feyzi ve sair talebelerin, Çalışkan hanedanına karşı fevkalâde teveccühleri ve umum memlekette sizin şerefinizi neşretmeleri ve ehl-i hakikati size dost yapmakları cihetiyle, benden ziyade Risale-i Nur ve şakirtlerini himaye ve muhafaza etmek ve ehl-i siyasetin ve beni zehirleyen düşmanlarımın desiselerinden kurtarmak için gayet derecede bir ihtiyat, tam bir sadakat ve benim yerimde tam bir dikkatle mükellefsiniz. Yoksa az bir hatâ, yalnız bana değil, belki binler mâsum şakirtlere ve şimdi parlayan şerefinize dokunacak. Benim vaziyetim ve verilen sıkıntılar altı vecihle kanunsuz olmasından, ileride mes’uliyetten kurtarmak için insafsız ve kanunsuz beni tâzip edenler, kendilerine bir bahane, bir vesile arıyorlar. Pek çok dikkatli olmanız lâzımdır.”(Emirdağ Lahikası)

”Ehl-i vukuftan ve Diyanet Riyasetinin müşavirlerinden Yusuf Ziya ve oradaki hocalar, Risale-i Nur’un tamam bir takımını bizden istiyorlar. Hem zerrelere ait Otuzuncu Söz ve Otuz İkincinin Birinci Mevkıfının başındaki Zerre bahsi ve Hüve Nüktesi ve Tabiat Risalesinin Zerre bahsi gibi parçaları, rica suretinde ve hürmetkârâne, oraya gönderdiğimiz Hasan Çalışkan ile cevap göndermişler.

Güya وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ “Hiçbir şey yoktur ki Allah’ı hamd ile tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 44. ncü ayeti)
mânâsını anlamak istiyorlar ve bu parçalarla anlaşılır ve şimdi serbest ifsada başlayan maddiyunları susturur.
Said Nursî(Emirdağ Lahikası)

“Manevi babamız, ilimde hocamız, iman yolunda Üstadımız çok mübarek ve sevgili efendimiz hazretleri!

Emirdağı’na teşrif buyurup, biz hakir ve âciz aileyi gaflet uykusundan uyandıran ve su-i ahlâktan ayırıp koruyan, dalâlet yolundan çevirip hakikat yoluna koyan, çok temiz ve tahir manevî âl-i Resulden olduğ’unuza kat’iyyen şüphe olmayan zat-ı âlinize bizler gibi insanlıkla alâkası olmıyan, içi dışı günahlarla dolu olan bizleri kendine akraba eden, yazan, kaydeden mübarek mümtaz vücud-u şerifinize nasıl hizmet edeceğiz? Bu şükrü nasıl ifa edeceğiz? Bize hakikatı haber veren, dürüst imanı içimize dolduran, ebediyet yolunu gösteren zat-ı âlinize nasıl hizmet edelim bilmiyoruz… Zaif aklımıza, aciz fikrimize göre Nurun kerametleri, Nurun bereketleri pek açık ve âşikârdır. ısabet olan yangın dolayısıyla, bütün dünyadan ve vefakâr hâs-ul hâs kardeşlerimizden gelen taziyete, tebrike, takdire, çalışkanlığa hiç de lâyık olmıyan bizler ve aciz, zaif, miskin bizler nasıl cevab verelim? O müthiş Nur deryalarına nasıl kalem kaldıralım? Hemen ancak dileğimiz, kalbimize gelen şudur:
“Ya Rabbi ısm-i A’zam ve Nur-u Kur’ân ve Habib-i Ekrem ve müceddid-i ekber olan Risale-i Nur yüzü hürmetine, dünyada nurcular milyonlara çıksın ..ve bütün dünya nurcular ve nurlar ile dolsun. Kalemleri mahşere kadar yazsın. Dilleri berzaha kadar okusun. Nurculara su-i kasd eden münafıkları ve zendeka şüphecilerini Cenab-ı Rabb-ül Mennan Hazretleri kahretsin!… Nurcuları ta’zib için tecessüs etmek istiyenlerin gözlerini kör etsin!.. ılişmek istiyenlerin el ve ayakları kırılsın! Ve yahut Cenab-ı Hakk kalblerini nur şu’aı ile doldurup nefislerini islâh etsin amin…
Çalışkanlar Namına
Osman”(Mufassal Tarihçe-i Hayat, s.1378)

1947 senesinin son ayında Üstad Bediüzzaman Said Nursî ve diğer Nur talebeleri ile beraber Hasan Çalışkan’da Emirdağ’dan alınarak Afyon’a getirilir ve sorgusunu müteakip tevkif edilir. Üçüncü Medrese-i Yusufiye de Üstad Bediüzzaman Hazretleri ile birlikte hapis yatan Hasan Çalışkan 1978 yılında vefat etmiştir. Allah’tan kendisine rahmet dileriz.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir