ASIM’IN VARİSİ BABACAN MEHMED

Mehmed Ali Babacan 1901 yılında Isparta’da doğdu. Terzilik yaptığı için “Terzi” lâkabıyla anılmaktadır. Lâhikalarda, Üstad Bediüzzaman Hazretlerine gönderdiği mektupları ve Bediüzzaman Hazretlerinin bazı mektuplarında ismi geçer.

Üstad Bediüzzaman Hazretlerini, ilk defa 1934 senesinde Isparta hapishanesinin penceresinde gören Babacan Mehmed,daha sonra onu Eskişehir hapishanesine giderken, elleri kelepçeli bir vaziyette kamyonlara bindirilirken yakından görmüştür.

Babacan Mehmed, Isparta hayatında, Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerine hizmet etmiştir. Üstad Hazretlerinin bazı seyahatlerinde de yanında bulunduğunu hatıralarında anlatan Babacan Mehmed, ”Üstad’ı, l950’lerde Eskişehir Yıldız Otelinden alıp Isparta’ya getirmek için Urgancı Hilmi ile birlikte gitmiştik. Yıldız Otelinde akşamdan sonra gördüğümde bambaşka bir ibadet halindeydi. O ulvî halleri anlatabilmem mümkün değil, akşamdan sonra odasına girdiğimde bana rahatsız ettiğim için çok kızmıştı.

l952 başlarında İstanbul’da açılan Gençlik Rehberi mahkemesi için İstanbul’a giderken ben de Üstada refakat ettim. Kendilerini Sirkeci’deki Akşehir Palas Oteli’ne indirmiştim. Kendileri otele inince, “Sen, biraz git de İstanbul’u gez” demişti.

Üstad Hazretlerinin kendisine, ”Nakkaş Mehmed ve Âsım’ın vârisi Babacan” diye hitap ettiği Babacan Mehmed’in lahikalarda yer alan mektubları:

”Cenâb-ı Vâcibü’l-Vücud ve Tekaddes Hazretlerinin, Cibrîl-i Emîn vasıtasıyla, Âhirzaman Nebîsi Peygamberimiz (a.s.m.) Efendimize gönderilen ve bugüne kadar muhafaza edilen Kur’ân-ı Hakîmi hakikatiyle ve hak sözlerle, Hakkın yaratmış olduğu kullarına tercümanlık eden ve Hakkın rızası için gece ve gündüz dua eden, hakikî Saidden bir muhabbetname aldım ki, o da Üstadım Efendimin mektubudur.

Ciddî ve samimî dostumuz ve kardeşimiz bulunan Âsım Beye vardığımda müjdeledi. Beş dakika kadar görüştüm. Ve göndermiş olduğunuz emanetleri alırken öyle sevindik ki, bülbülün gül dalında seher vaktinde aşkından, ağzından çıkarmış olduğu nağmeler gibi işittik. Onun için birbirimizle ne konuştuğumuzu bilemedik. Bildiğim şu kadar ki: Yalnız ayrılırken, çok şükür Cenâb-ı Allah’a, böyle envâr-ı Kur’âniyeyi neşreden bir Üstadımız varken, hiçbir vakit saâdetimizden mahrum kalmayız diye bildik.”(Barla Lahikası,183 Mektub)

”Ey benim ruh-u canım Üstadım Hazretleri; Size karşı hakkıyla talebelik vazifesini ifâ edemiyorum ve Risale-i Nur’a tam hizmet edemiyorum. Çünkü Risale-i Nur’la tezahür eden kuvvet ve kudret, zekâvet, esrar ve envarı düşündükçe, tefekkür ettikçe kendimden geçip, bîhuş kalıyorum. Öyle yüksek yerlere çıkamıyorum. İnşaallah, Cenâb-ı Hakkın izniyle, kullarına bahşetmiş olduğu en kıymettar cevahirden bin kat ziyade kıymetli bulunan Kur’ân-ı Hakîmin sırlarını izhar eden risalelerden gücüm yettiği kadar istifadeye çalışacağım. Gündüz derd-i maişetle vakit bulamadığımdan, gecenin bir kısmını o Nurlarla ışıklandıracağım.(Barla Lahikası, 197 Mektub)

1991 yılında vefat eden Mehmed Ali Babacan, Isparta’nın Yenice Mahallesi Mezarlığı’na defnedilmiştir. Kendisine, Nurkoy olarak Allah’tan rahmet dileriz.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir