NUR MESLEĞİNİN HAKİKATLERİ

”Tarik-i Nakşî hakkında denilen
Der tarik-i Nakşibendî lâzım âmed çâr terk;
Terk-i dünya, terk-i ukbâ, terk-i hestî, terk-i terk”

olan fıkra-i rânâ birden hatıra geldi. O hatıra ile beraber, birden şu fıkra tulû etti:

Der tarik-i aczmendî lâzım âmed çâr çiz;
Fakr-ı mutlak, acz-i mutlak, şükr-ü mutlak, şevk-i mutlak ey
aziz.”(Mektubat, Dördüncü Mektub)

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, 1930 yılında Barla’da talebelerine yazdığı bu mektubla Naskşibendi Tarikatı ile Nur Talebeliğinin özelliklerini anlatıyor. Malum o yıllarda insanların büyük çogunluğu tarikatlar yoluyla Kur’an’a hizmet ediyordu.Ve talebelerin bir kısmı da tarikat ehli idi. Ayrıca Risale-i Nur’un metodu fazla bilinmiyordu.Bir kısım talebeler tereddütteydi.

Üstad Hazretleri hakikate ulaşmak için bir nakşi müridinin dünyayı terk,ahiretteki mükafatları terk,varlığı vücudu terk etme ve bu terkettiklerini ben terkettim dememek olmak üzere dört esas üzerine gittiğini söylüyor.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri,nakşi mesleğine mukabil Nur mesleğinin hakikatlerini ve özelliklerini ise yine dört adımda ortaya koyuyor.

NUR MESLEĞİNİN ŞARTLARI

Fakr,fakirlik,ihtiyac,insanın atomdan,güneşe kadar herşeye muhtaç olması. Allah bu hali insana her ihtiyacında, ihtiyacı olmayan Allah’ı bulması için vermiş.

Acz,ihtiyacını karşılayamayacak kadar zayıf ve güçsüz olma. İnsan en basit ihtiyacını dahi tedarik edemeyecek derece güçsüzdür. Bu pencere ile insan sonsuz kudret ve güç sahibi Allah’a açılır. Kulluğa yönelir.

Şükür, daima eriştiği iyilikleri nimetleri kudret ve zenginliği Allah’tan bilmek. Kusuru kendinde görmek. Kalb ile,dil ile ve sair azalarıyla insanın Allah’ın nimetlerine karşı şükrünü memnuniyetini göstermesi, O’na itaat etmesi. Şükreden kul, sahip olduğu ne varsa hepsini Allah’tan bilir, bütün varlığını Allah’a verir; kendisini de Allah’ın kulu bilir; Allah’tan ne gelirse razı olur ve Allah ne takdir ederse kanaat eder. Verenin Allah olduğunu bilir. Yalnız Allah’tan ister. Şükrettiği takdirde Allah’ın artıracağını, şükrün neticesinin Allah’ın rızası olduğunu bilir.Bu yolun en esaslısı şükürdür. İnsanı doğrudan Rabbine iltica ettirir. Şevki de arttırır.

Şevk,şiddetli arzu ile istemek,daima herşeyde Allah’ın rızasını gözetmek,ümitsiz olmamak,mutluluk,sevinç ve neşe içinde, Allah’ın dinine kayıtsız ve şartsız bir istekle, büyük bir aşkla ve şevkle hizmet etmek. Yalnızca Allah’tan karşılık beklemek. Başka hiç kimseden alkış, övgü, sevgi istememek. Böyle bir insan hiçbir olumsuzlukta şevkini kırmaz, hiçbir zorlukta hizmetini bırakmaz, sadakatini ve vefasını muhafaza eder.

İşte bu dört esas ile Nur Talebeleri Allah’a yaklaşır. Acz, fakr,şükür ve şevk ile imanı genişler, Allah’a bağlılıgı artar. Burada geçen aczmend ise, Allah’a karşı acizliğini, güçsüzlüğünü anlayıp, şükür ve şevkle istekle ümitle ibadet edip karşılık veren adam demektir.

”Ey Rabbim, ihtiyacım çok ama fakirim, düşmanım çok fakat acizim,  sahip olduğumu elimde tutacak gücüm yok, sana sığınıyorum, medet Allah’ım.”

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir