GÜNAHLARA NASIL KARŞI KOYALIM

Bu asırda bu kadar günahlara karşı insan şahsi ibadeti ve takvası ile nasıl karşı koyabilir?

Yaşadığımız bu günlerde sosyal ve toplum hayatının içine giren insan hangi şeye dokunsa günaha maruz kalıyor. Nereye baksa neyi ellese günahlar her yönden insanı sarıp sarmalıyor. Biz ne yapmamız lazım ki, bu ağır günah bombardımanından kurtulalım.

Yıllar önce Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri bu konuda Kastamonu Lahikasında talebelerine yazdığı bir mektupta, meyusane bir hatıradan müjdeli bir ihtar diyerek bizlere şöyle seslenmiş:

”Bugünlerde hatırıma geldi ki, hayat-ı içtimaiyeye giren hangi şeye temas etse, ekseriyetle günahlara mâruz kalıyor. Her cihette günahlar serbestçe insanı sarıyorlar. “Bu kadar günahlara karşı insanın hususî ibadeti ve takvâsı nasıl mukabele edebilir?” diye meyusâne düşündüm.

Hayat-ı içtimaiyedeki Risale-i Nur talebelerinin vaziyetlerini tahattur ettim. Risale-i Nur şakirtleri hakkında necatlarına ve ehl-i saadet olduklarına dair kuvvetli işaret-i Kur’âniyeyi ve beşaret-i Aleviyeyi ve Gavsiyeyi düşündüm. Kalben dedim ki: “Herbiri bin yerden gelen günahlara karşı bir dille nasıl mukabele eder, galebe eder, necat bulur?” diye mütehayyir kaldım. Bu tahayyürüme mukabil ihtar edildi ki:

Risale-i Nur’un hakikî ve sadık şakirtlerinin mâbeynlerindeki düstur-u esasiye olan iştirak-i a’mâl-i uhreviye kanunuyla ve samimî ve hâlis tesanüd sırrıyla herbir hâlis, hakikî şakirt, bir dille değil, belki kardeşleri adedince dillerle ibadet edip istiğfar eder. Bin taraftan hücum eden günahlara, binler dille mukabele eder. Bazı melâikenin kırk bin dille zikrettikleri gibi, hâlis, hakikî, müttakî bir şakirt dahi kırk bin kardeşinin dilleriyle ibadet eder, necata müstehak ve inşaallah ehl-i saadet olur.

Risale-i Nur dairesinde sadakat ve hizmet ve takvâ ve içtinab-ı kebâir derecesiyle o ulvî ve küllî ubudiyete sahip olur. Elbette, bu büyük kazancı kaçırmamak için, takvâda, ihlâsta, sadakatte çalışmak gerektir.”

Burada bizden istenilen nedir? Dersek, ihlas ve sıdk, yani sadakat. Risale-i Nur dairesi içine girmek isteyen her insan sadece ve sadece Allah’ın rızasını talep edecek. Sıdk ise her halde ve şartta Kur’an, iman ve Risale-i Nur’a sadık kalabilme halidir. Darlıkta, bollukta, sıkıntıda, sevinçte, azapta, mutlulukta hep sadık kalmadır. Sıdk makamında olan insan hiçbir durumda sarsılmaz.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir