BÜYÜK BİR İNAYET VE RAHMET

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ

Aziz, sıddık kardeşlerim;

Gavs-ı Âzamın فَاِنَّكَ مَحْرُوسٌ بِعَيْنِ الْعِنَايَةِ te’minkârâne fıkrası, şimdiye kadar Risale-i Nur’un şakirtleri hakkında tamamen mutabık çıktı. İnşaallah Hüsrev, Rüştü, Re’fet gibi kardeşlerimizin, bilhassa Hüsrev gibi çok metin bir rüknün müfarakati sureten elîm ve zararlı göründüğü halde, gayet hayırlı bir suret almasını rahmet-i İlâhiyeden ümitvârız.

Hattâ hapsimiz musibeti, gerçi zâhirî bir azap idi, fakat hakikat noktasında hizmetimiz hakkında büyük bir inâyet ve rahmete çevrildi. Lillâhilhamd, sizlerin gayretinizle o havalide çok Hüsrev’ler var; meydana çıkmaya başlamışlar. Belki çok zamandan beri mütemadiyen çalışmaktan Hüsrev’e bir istirahat verildi. Ve kıymettar kalemi yerinde mübarek lisanı ve hâlisâne ahvali yine kudsî hizmetini idame etmesini inâyet-i İlâhiyeden ümitvârız. Nasıl ki Feyzi ve Selâhaddin’in askerliği de öyle mübarek oldu.

Kardeşlerim, bu hâdise münasebetiyle Risale-i Nur’un tam mutabık çıkan bir ihbar-ı gaybîsini beyan ediyorum.

Hüsrev ve Hulûsi ve Rüştü ve Re’fet gibi Risale-i Nur’un çok şakirtleri, meslek-i askeriye ve bu İkinci Harb-i Umumiyeye münasebettar bir surette girmelerini ve ikinci bir Harb-i umumî olacağını ve iştirakimizi, yani talebelerin iştirakini altı-yedi sene evvel haber vermiş.

Çünkü Yirmi Sekizinci Lem’a olan İkinci Keramet-i Aleviyenin İkinci Emarede,فَيَا
حَامِلَ اْلاِسْمِ bahsinde فَقَاتِلْ وَلاَ تَخْشَ beraber olsa, bin dokuz yüz kırk küsur oluyor. Allahu a’lem, o tarihte bir harb-i umumîye iştirakimizi, yani eski müttefikle değil, belki taraftarane onun hasmıyla iştirake işaret ediyor diye haber vermiş. İşte, şimdi aynı tarihtir ki, Risale-i Nur’un erkân-ı mühimmesi iştirak ediyor.

Kardeşlerimize birer birer selâm ederiz. Hilmi, Feyzi, Nazif, Emin sizlere selâm ve arz-ı hürmet ederler.
اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى
Said Nursî(Kastamonu Lahikası)

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, başımıza gelen her hadisenin bir görünüşte olan tarafı birde hakikat noktasına işaret ediyor. Bu konu bu mektubta şöyle yer alıyor:

”Hattâ hapsimiz musibeti, gerçi zâhirî bir azap idi, fakat hakikat noktasında hizmetimiz hakkında büyük bir inâyet ve rahmete çevrildi.”

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir