TORBALILI KADİR İNCİ

Kadir İnci, Konya’nın Ermenek kazası Büyükkarapınar köyünde 1941 yılında dünyaya gelir. İlkokulu burada okur,daha sonra Tire Kur’an Kursuna kaydolur. Burada okurken Musa Yukarı vasıtasıyla Risale-i Nur’larla tanışır. Sohbet ve derslere katılan Kadir, 1960 yılında Emirdağ’da bulunan Üstad Bediüzzaman Hazretlerini ziyaret eder, ellerini öper ve Üstad onu talebeliğe kabul eder.

Risale-i Nur Talebeliği yolculuğunda Kadir İnci’nin yolu hapis ve mahkemelerden de geçer. Üç defa hapis yatar, beş kere mahkemeye verilir. Kadir’in işlediği suç nedir diye araştırırsanız, suçu Kur’an ve Kur’an tefsiri olan Risale-i Nur’ları okumaktır.

Birçok Ağabey’in derslerine katılan Kadir İnci, Kur’an Kursunda okurken Risale-i Nur’dan bastırılan vecizeleri kurstaki talebelere, cami hocalarına ve orta okul talebelerine verir. Kurs idarecileri bu durum üzerine kursa zarar gelir endişesiyle onu kurstan uzaklaştırırlar. Köyüne gelen Kadir de bir yandan arazi işleriyle uğraşırken diğer yandan da Risale-i Nur’ları okuyup Osmanlıca öğrenmeye çalışır.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri ile görüşmek üzere önce Ankara’ya oradan da Emirdağ’ına gelen Kadir İnci, o günü hatıralarında şöyle anlatır:

”Musa Yukarı Ağabey’le Emirdağ’a geldik. Bir caminin önüne varıp, orada Üstad Hazretlerinin evini sorduk. Bize evi gösterdiler. Biz tam kapıyı çaldık. Bir sivil polis memuru bizi tutup karakola götürdü. Bir komiser ayrı ayrı ifademizi aldı. Niçin geldiğimizi, kimleri ismen tanıdığımızı sordu. Biz Risale-i Nur’ları okuduğumuzu ve Üstad Hazretlerini ziyarete geldiğimizi söyleyince, komiser bize,”İlk işiniz Emirdağ’ı hemen terk etmek olsun. Tekrar sizi yakalarsak döver ve eziyet ederiz.”diye bizi tehdit etti.

Karakoldan ayrılıp Mehmet Çalışkan Ağabey’in dükkanına gittik. Çalışkan Ağabey bize, ”Üstad bu saatten sonra ziyaretçi kabul etmez. Bu akşam kalın yarın ziyaret edersiniz.”dedi. Sabahleyin Üstad Hazretlerinin evinin yakınında bir bakırcı dükkanına gidip beklemeye başladık. Evden çıkan bir Ağabey’e halimizi söyledik. Ve beklemeye başladık. Kapı tekrar açıldı, bizi çağırdılar, içeri girdik. Üstad bize elini uzattı. Önce Musa Ağabey, sonra da ben elini öptüm. Üstad, Musa Ağabey’e, ”Seni Zübeyr’im gibi,” bana da, ”Seni Sungur’um gibi talebeliğe kabul ediyorum.” dedi.

”Dinsizliğin bel kemiği kırılmıştır, artık doğrulamaz.”diye bize hitap eden Üstad Hazretleri, Risale-i Nur’ları okumanın kendisini ziyaret etmekten daha önemli olduğunu, İzmir’e gelmek istediğini ancak ehl-i dünyanın bundan çok endişe duyduğunu bu yüzden gelmediğini, Pakistanlı bir bakanın kendisini ülkesine davet ettiğini, ona cevaben,”Ben orada olsam hatta Mekke ve Medine’de de olsam, hizmet için yine Türkiye’ye gelmem lazım. Çünkü hizmetin merkezi burasıdır.” dediğini anlattı.

Biz oradan ayrılıp Ayrancılar’a geldik, üç ay sonra Üstad Hazretlerinin vefat haberini aldık. Allah, Üstadımızdan ve Nur Talebelerinden razı olsun. Amin.”

Kadir İnci, 1962 yılında Cumhuriyet Gazeetesinde Risale-i Nur aleyhinde çıkan bir yazı üzerine gazeteye teşekkür telgrafı çeker. Bunun üzerine önce karakola sonra da savcılığa sevk edilir. Sorgu da,”Risale-i Nur’ları okuduğunu, okuyacağını bu hususta verilecek cezadan korkmadığını” söyleyen Kadir’i savcı tevkif eder. Önce Torbalı’da mahkemeye çıkan Kadir buradan Buca Cezaevine gönderilir. Üç ay süren hapislik hayatı 14.12.1962 de mahkemenin beraat kararı ile sona erer.

1981 yılında bir gece evde Kur’an ve Risale-i Nur okumak için arkadaşlarıyla buluşan Kadir, emniyetin düzenlediği baskın ile karakola, oradan da savcılığa sevk edilir. 10-13 kişi ifadeleri ardından tevkif edilir. Bir ay Torbalı’da kalan Kadir ve arkadaşları oradan Buca cezaevine gönderilir. Buca Cezaevinde ikinci defa giren Kadir İnci burada altı ay kalır, daha sonra tahliye edilir.(Derleme, Ö,Özcan, Ağabeyler anlatıyor)

 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir