KUR’AN HAKİKATLERİNİ GÜZELCE ANLATMAK

Genel olarak insanlara iman hakikatlerini anlatıyoruz, fakat birçok kişiye baktığımızda yaptığımız işin neticesini göremiyoruz? Temelde neyi yanlış yapıyoruz?

Bizim vazifemiz insanlara, iman Kur’an hakikatlerini öğreten Risale-i Nurları güzelce anlatmaktır. İnsanların hidayete gelmeleri veya Nur talebesi olmaları Allah’ın vazifesidir. Vazifemizi yapıp vazife-i İlahiye karışmamak gerekir.

İman, Kur’an hakikatlerini anlattığımız her insan hemen o hakikatleri kabul edecekmiş gibi bir beklentiye girmemiz şevkimizi kırar. Biz vazifemizi ve şevkimizi onun hidayete ulaşmasına endekslemeyelim. Hidayet Allah’ın işidir, bizim değil. Biz vazifemiz hakikatlerin tebliğini yapmaktır. Gerisi Rabbi’mize aittir.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu hususu şu şekilde izah ediyor:

“Evet, insanın elindeki cüz-ü ihtiyarî ile işledikleri ef’allerinde, Cenâb-ı Hakka ait netâici düşünmemek gerektir. Meselâ, kardeşlerimizden bir kısım zatlar, halkların Risale-i Nur’a iltihakları şevklerini ziyadeleştiriyor, gayrete getiriyor. Dinlemedikleri vakit, zayıfların kuvve-i mâneviyeleri kırılıyor, şevkleri bir derece sönüyor. Halbuki, üstad-ı mutlak, muktedâ-yı küll, rehber-i ekmel olan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm,   وَمَا عَلَى الرَّسُولِ اِلاَّ الْبَلاَغُ

olan ferman-ı İlâhîyi kendine rehber-i mutlak ederek, insanların çekilmesiyle ve dinlememesiyle daha ziyade sa’y ve gayret ve ciddiyetle tebliğ etmiş.”

“Çünkü    اِنَّكَ لاَ تَهْدِى مَنْ اَحْبَبْتَ وَلٰكِنَّ اللهَ يَهْدِى مَنْ يَشَۤاءُ

sırrıyla anlamış ki, insanlara dinlettirmek ve hidayet vermek, Cenâb-ı Hakkın vazifesidir; Cenâb-ı Hakkın vazifesine karışmazdı. Öyleyse, işte ey kardeşlerim! Siz de, size ait olmayan vazifeye harekâtınızı bina etmekle karışmayınız ve Hâlıkınıza karşı tecrübe vaziyetini almayınız.”(Lem’alar, On Yedinci Lem’a)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir