ERMENEK’Lİ AHMED GÜMÜŞ AĞABEY

Ahmed Gümüş, Konya’nın Ermenek Kazasının Tepebaşı Köyünde 1937 yılında doğdu. Üstad Bediüzzaman Hazretlerini 1954 yılında Barla’da ziyaret eden Ahmed Gümüş Ağabey, Isparta’da Üstad’ın derslerine devam eder. Zübeyr Gündüzalp Ağabey’le beraber birçok hizmetlerde bulunur. Üstad Hazretlerinin, “Hz. Mevlâna benim zamanımda gelseydi, Risale-i Nur’u yazardı” sözünü günümüze aktaran Ahmed Gümüş ağabeydir.

O yıllara ait Ahmed Gümüş Ağabey’in bazı hatırları ise şöyledir:

”Risale-i Nur’u ilk defa ortaokula devam ederken Ermenek’te tanıdım. Önce, Konya İmam Hatip Okuluna kaydoldum, oradan 1954’de Isparta İmam Hatip Okuluna geçtim.Isparta’da Üstad’ın sabah derslerine devam ettim , diğer derslere okulda olduğum için katılamazdım. O zaman yedi tane İmam Hatip Okulu vardı. Isparta, Ankara, İstanbul, Adana, Elazığ. Üstad, İmam Hatip Okullarının açılmasını eski medreselerin devamı olarak kabul ediyordu. “Eski medreseler nasıl İslamiyete hizmet ettilerse, İmam Hatip Okulları da aynı şekilde İslamiyete hizmet edecekler. Ben o okulları, eski zamanın mübarek medreseleri olarak kabul ediyorum” dedi.

Bir gün sabah dersinde, Üstadımızın İngilizlerin Cebbar Kumandanına karşı “Tükürün onların hayasız yüzüne” diye verdiği cevap, Ankara’da Mustafa Kemal’e karşı verilen cevap, Rusya’da o cebbar kumandana ayağa kalkmamak meselesi okunurken Üstad “Ahmet, Said hayli cesurmuş değil mi?” dedi. “Evet Üstadım” dedim. “Bu cesarete karşı onlar Risale-i Nur’u hissetmişler, çekinmişler; Said de Risale-i Nur hesabına konuşmuş ve şimdi de Risale-i Nur hesabına kavga ediyorum” dedi.”

”Bir risale bir âmîden tâ bir feylesofa kadar herkese hitap eder. Temsillerdeki hakikatları anladığınız size kâfidir. Bir bahçeye giren o bahçedeki elma ağacından boyunun yetiştiği dallarından eli yetiştiği elmaları yemesi kâfidir. Yüksekteki elmalar ise boyu uzun olanlarındır. Anlayamadık diye üzülmeyin. Ben bile Risale-i Nur’a muhtacım. Tekrar tekrar okudukça dersimi alıyorum”

1955 senesinde Üstad Hazretlerini ziyarete giden Ahmed Gümüş Ağabey, ”Üstad, bana hocalara karşı, arkadaşlarıma karşı nasıl davranacağımı anlattı. Öğretmenlerinizden biri din aleyhinde konuşmada bulunursa, öğretmenlerle münakaşa etme, Risale-i Nur’dan o mevzuyu bul, talebe arkadaşlarına oku, anlat. Çünkü öğretmeni mağlûp etsen, o anda nefsi ve enaniyeti itibarıyla mağlûbiyeti kabul etmezler.’ diye ders verdi.

“Üstad Hazretlerinin, ‘Kardeşim kemiyet her zaman insanı aldatır. İş keyfiyettedir. Sen bütün talebelik hayatında Risale-i Nur’u fıtraten arayan iki kişinin Risale-i Nur’u tanımalarına vesile olsan, onlar da o vesile ile imanlarını kurtarsalar, sen vazifeni yapmışsındır. İhlâs kemiyette değil, keyfiyettedir, hizmet de budur.’dediğini anlatan Ahmed Gümüş Ağabey, Üstad Hazretleri, ”Sen her gördüğüne Risale verme, ata et, aslana ot verme. Ata ot, aslana et ver. Senden birkaç defa Risale-i Nur istesinler o zaman ver. Biz kitapçılar gibi kitap satmayız. İhtiyaç duyan, müştak olan kimselere veririz.”dedi

Ahmed Gümüş Ağabey hatıralarında, Haşir Risalesinin nasıl yazıldığını ise Üstad Hazretlerinden şöyle aktarır:

“Ankara’da Maarif Şûrası toplanmış, dinden tecerrüd eden programlarındaki dinsiz görüşleri, talebelere nasıl kabul ettireceklerine dair yaptıkları istişarî toplantıda, felsefe dersleriyle öldükten sonra dirilme olmayacağının talebelere anlatılmasına karar vermişler. Üstad bu konuda şöyle dedi:

”Kardeşim! Maariif Şûrasının böyle bir karar aldığından benim haberim yoktu. Onların kararına göre Cenab-ı Hak Haşir Risalesi’nin yazılmasını bana ihsan etmiş. Yoksa ben kendi arzum ve hevesimle yazmış değilim, ihtiyaca binaen yazıldı.”

12 Agustos 2012 de vefat eden Ahmed Gümüş Ağabey’e, Nurköy olarak  Allah’tan rahmet dileriz.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir