Girdi yapan Nurköy

ANNENİN TATLI TOKADI

”Evet, ârif-i billâh aczden, mehâfetullahtan telezzüz eder. Evet, havfta lezzet vardır. Eğer bir yaşındaki bir çocuğun aklı bulunsa ve ondan sual edilse, “En leziz ve en tatlı haletin nedir?” Belki diyecek: “Aczimi, zaafımı anlayıp validemin tatlı tokatından korkarak yine validemin şefkatli sinesine sığındığım halettir.” Halbuki, bütün validelerin şefkatleri, ancak bir lem’a-i tecellî-i rahmettir. Onun içindir […]

İNSANIN GAFLETE DÜŞMESİ

İnsanlar, iki başlı veya üç ayaklı bir insan görünce neden onu merakla seyretmek istiyor? Şaşılacak ve hayret edilecek olan şey; insanın ahenk ve intizam ile normal bedeni iken, felsefenin insana sunduğu ahenk dışı ucubeyi dikkate alıyor. Burada felsefe, insanın normal bedenindeki o ahenk ve intizam mucizelerini gaflet perdesine sararak iki ayaklı insanın mükemmel ve kusursuz […]

HASTALIĞA KARŞI ŞÜKÜR GEREKİR

Aziz, sıddık kardeşlerim; Şimdi bir halimi size beyan etmek lâzım geliyor tâ başka sebepler sizi müteessir etmesin. O hal de şudur: Bu yirmi sene tazyik neticesi, ehemmiyetli ve müzmin bir hastalık bana ârız olmuş. Zaten eskiden beri o hastalığın esası bende vardı ki, ona merdümgirizlik, yani, insanlardan çekinmek, temas etmemek, temastan müteessir olmak… Hattâ şimdi […]

TULEYB BİN UMEYR (RA)

Tuleyb bin Umeyr,Kureyş kabilesinin Benî Abdüddâr soyundandır. Annesi Resûl-i Ekrem’in halası Ervâ bint Abdülmuttalib’dir. İslam’ın ilk yıllarıydı. Peygam­berimiz, Hz. Erkam’ın evinde bulunuyor, gizli olarak hakka daveti sürdürüyor­du. Hz. Tuleyb, hiç kimseden çekinip ürkmeden, Re­sû­lul­lah’ın ikamet ettiği eve gitti. Kâinatın Efendisi’ne teslim olarak iman etti, hidayet halkasına girdi. Hidayet halkasına giren Tuleyb,bu nüjdeyi annesine açmak için […]

ALLAH’A ASKER OLMAK

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ اِنَّ اللهَ اشْتَرٰى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ اَنْفُسَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ بِاَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَ “Allah mü’minlerden canlarını ve mallarını, karşılığında Cenneti onlara vermek suretiyle satın almıştır.” Tevbe Sûresi, 111 ayeti) NEFİS VE MALINI Cenâb-ı Hakka satmak ve Ona abd olmak ve asker olmak ne kadar kârlı bir ticaret, ne kadar şerefli bir rütbe olduğunu anlamak […]

GÜNEŞ BİZE YAKIN BİZ ONDAN UZAGIZ

Aziz kardeşim; senin birinci sualin ki, “Sahabeler nazar-ı velâyetle müfsitleri neden keşfedemediler? Tâ, Hulefâ-yı Râşidînin üçünün şehadetini netice verdi. Halbuki, küçük Sahabelere, büyük velîlerden daha büyük deniliyor.” Elcevap: Bunda iki makam var. Birinci Makam Dakik bir sırr-ı velâyetin beyanıyla sual halledilir. Şöyle ki: Sahabelerin velâyeti, velâyet-i kübrâ denilen, veraset-i nübüvvetten gelen, berzah tarikine uğramayarak, doğrudan […]

YİRMİ BEŞ ALTIN VERİRDİM

Aziz ve vefâdâr ve fedâkâr, sâdık kardeşlerim; Bu defa çok kıymettar ve fevkalme’mul manevî hediyenizden küçücük üç dört mesele hatıra geldi. Birincisi: Üçüncü keramet-i Aleviyede, “Risalelerde yalnız iki zeyil vardır” demesi, risale şekline girmiş olan zeyillere zeyil diyor. Sair zeyiller ise; hâtimeler, ilâveler, haşiyeler hükmünde görmüştür. İkincisi: İki Âyetü’l-Kübrâ’nın vird-i ekberinde hatırıma gelmediği halde, ehemmiyetli […]

UBEYDE BİN HARİS (RA)

Ubeyde Bin Haris (RA), Hz. Peygamber’in tebliğini güvendiği kimselerle sınırlı tuttuğu dönemde Hz. Ebû Bekir vasıtasıyla İslâm’ı kabul etti. Onun dokuzuncu müslüman olduğu zikredilir. İslamiyet’in ilk yıllarında Ubeyde (RA), karşılaştığı bütün güçlükle­­re sabretti. Hicret emri çıkınca Hz.Ubeyde(RA) yurdunu yuvasını bırakarak, kardeşleri Tufeyl ve Husayn ile birlikte Medine’ye hicret etti. Bedir Savaşı’na iştirak eden bu bahtiyar […]

HALİFE OLMANIN EN BÜYÜK ŞARTI

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ اِنَّ اللهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوْا وَالَّذِينَ هُمْ مُحْسِنُونَ “Şüphesiz ki Allah takvâya sarılanlarla, iyilik yapan ve iyi kullukta bulunanlarla beraberdir.” Nahl Sûresi, 128 ayet. NAMAZ KILMAK ve büyük günahları işlememek ne derece hakikî bir vazife-i insaniye ve ne kadar fıtrî, münasip bir netice-i hilkat-i beşeriye olduğunu görmek istersen, şu temsîlî hikâyeciğe […]

İNSANIN KAÇ ÇEŞİT FİİLİ VAR

İnsanın kaç çeşit fiili, yani yapabileceği iş vardır? İnsan için iki çeşit fiil, iş söz konusudur. Biri ızdırarî, yani mecburi olduğu, diğeri ihtiyarî, arzu etme kendi isteği ile bir şeyi seçme halidir. Izdırari fiil de kulun hiçbir rolü, hiçbir vazifesi yoktur. Dileyen de Allah’tır yaratan da. Cinsiyetimiz, boyumuz, rengimiz, ırkımız, ülkemiz, organlarımızın çalışması gibi. Dünyaya […]