Girdi yapan Nurköy

KUZCA HATİBİ HÜSEYİN ŞÜKRÜ

Isparta’nın Sütçüler ilçesine bağlı eski adı Kuzca, yeni adı Sağrak olan Köyünde 1884 yılında dünyaya gelen Kuzca Hatibi Hüseyin Şükrü Aslan, Isparta Nur Talebelerindendir. Kuzca Köyünde o yıllarda imam olarak görev yapan Kuzca Hatibi Hüseyin köyüne ve Sütçüler ilçesine Risale-i Nur’ları tanıtmıştır. O yıllarda el yazması risalelerin çoğaltılmasında büyük gayret gösteren Hüseyin Şükrü, Üstad Bediüzzaman […]

VESİKA ALMAK İÇİN MÜRACAAT

İKİNCİ SUALİNİZ: Neden vesika almak için müracaat etmiyorsun? Elcevap: Şu meselede ben kaderin mahkûmuyum, ehl-i dünyanın mahkûmu değilim. Kadere müracaat ediyorum. Ne vakit izin verirse, rızkımı buradan ne vakit keserse, o vakit giderim. Şu mânânın hakikati şudur ki: Başa gelen her işte iki sebep var: biri zâhirî, diğeri hakikî. Ehl-i dünya zâhirî bir sebep oldu, […]

BU ESER OKUMAYA DOYULMAZ

Âsım Beyin fıkrasıdır. Telvihat-ı Tis’a münasebetiyle yazmış. Sevgili Üstadım; Ne diyeyim, müştâkı olduğum bu risale-i şerife, bu sözler, bu hakikat, bu nur, bu fakire lütuf ve kerem-i İlâhî olarak ihsan buyuruldu.  هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى  (Bu Rabbimin ihsanıdır.) Cenâb-ı Kadir-i Mutlak Hazretlerine hadsiz ve hesapsız hamd ü senâ ediyorum ki, siz Üstadıma kavuştum ve binnetice […]

ORUÇLU İKEN ŞEHİD OLAN ABDULLAH BİN MAHREME (RA)

İslamiyeti ilk kabul eden sahabelerden biri de Abdullah bin Mahreme’dir. Mekke’de,Kureyş kabilesi mensubudur. Müşriklerin işkenceleri karşısında Ca’fer bin Ebu Talib’in başkan olduğu kafile ile Habeşistan’a hicret etmiştir. Daha sonra Otuz yaşlarında iken Habeşistan’dan Medine’ye gelmiştir. Abdullah bin Mahreme, ibadete düşkün bir sahabi idi. Öyleki, savaş anında bile oruç tutardı. Peygamber Efendimiz(ASM) ile birlikte Bedir, Uhud, […]

BAKİ KALAN ANCAK ALLAH’TIR

BİRİNCİ NÜKTE Birinci defa يَا بَاقِى أَنْتَ الْبَاقِى (Bâkî kalan ancak Sensin, ey Bâkî. Bâkî kalan ancak Sensin, ey Bâkî.) bir ameliyat-ı cerrahiye hükmünde kalbi mâsivâdan tecrit ediyor, kesiyor. Şöyle ki: İnsan, mahiyet-i câmiiyeti itibarıyla, mevcudatın hemen ekserîsiyle alâkadardır. Hem insanın mahiyet-i câmiasında hadsiz bir istidad-ı muhabbet derc edilmiştir. Onun için, insan da umum mevcudata […]

EĞİRDİRLİ DEMİRCİ SALİH

1914 Eğirdir doğumlu olan Salih Gündüz, mesleğinden dolayı Risale-i Nur’da Demirci Salih ismiyle tanınır. Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin, Barla talebelerinden Bahri Çağlar’ın damadıdır. Geçimini demircilik yaparak sağlayan Demirci Salih bir zaman Eğirdir gölünde dinamitle balık avlarken dinamitin elinde patlaması sonucu ağır yaralanır. Hasta yatağında yatarken gördüğü bir rüya üzerine Barla’ya giderek, Üstad Bediüzzaman Hazretlerini ziyaret eder, […]

MÜNAFIĞIN NAMAZI KILINIR MI?

Bazı insanlar bir kısım kişlerin münafık olduğunu söylüyor bu kişilerin namazı kılınır mı? Peygamber Efendimiz (ASM) zamanında münafık olanlar vahiyle bildirildiği için namazlarının kılınmaması kabul edilirdi, diyen Üstad Bediüzzaman Hazretleri,şimdiki günahkar insanlara böyle bir şeyin uygulanmayacağını ilan ederek,”Yoksa zan ile şüphe ile münafık deyip namaz kılmamak olmaz. Madem Lâ ilâhe illâllah der, ehl-i kıbledir. Sarih […]

HASLAR ERKANLAR NAŞİRLER

Risale-i Nur da talebelerin hasları, sahipleri, erkanları ve varisleri ifadeleri yer almakta, bunlar ne anlamlara gelmektedir? Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Nur dairesini genel anlamda, üç ana gruba ayırmaktadır. 1. Talebeler 2. Kardeşler 3. Dostlar Bu tarifin içinde yeralan talebeler grubununa ise, Risale-i Nur’u kendi telifi ve malı gibi kabul edip, onun neşrine ve gelişmesine […]

AMİR BİN EBİ VAKKAS (RA)

Sad bin Ebi Vakkas’ın kardeşi olan Amir bin Ebi Vakkas, ağabeyi vasıtasıyla İslamiyetin ilk yıllarında müslüman olmuştur. Annesi, Sad gibi, Amir’in de Müslüman olmasından rahatsız oldu. Sad bin Ebi Vakkas ve kardeşi Amir bin Ebi Vakkas’ın müslüman olmaları üzerine anneleri Hamne¸ oğulları tekrar eski dinine dönünceye ka­dar yiyip içmeyeceğine ve gölgede oturmayacağına dair yemin etmişti. […]

İNSAN MODEL VE MANKEN

Yirmi Altıncı Sözde sırr-ı kadere dair beyan edildiği gibi, musibet ve hastalıklarda insanların şekvâya üç vecihle hakları yoktur. BİRİNCİ VECİH: Cenâb-ı Hak, insana giydirdiği vücut libasını san’atına mazhar ediyor. İnsanı bir model yapmış; o vücut libasını o model üstünde keser, biçer, tebdil eder, tağyir eder, muhtelif esmâsının cilvesini gösterir. Şâfî ismi hastalığı istediği gibi, Rezzak […]