ALLAH’IN RIZASINI KAZANMAK

”Ehl-i hakkın ihtilâfı himmetsizlikten ve aşağılıktan ve ehl-i dalâletin ittifakı ulüvv-ü himmetten değildir. Belki ehl-i hidayetin ihtilâfı, ulüvv-ü himmetin sû-i istimalinden ve ehl-i dalâletin ittifakı, himmetsizlikten gelen zaaf ve aczdendir.

Ehl-i hidayeti, ulüvv-ü himmetten sû-i istimale ve dolayısıyla ihtilâfa ve rekabete sevk eden, âhiret nokta-i nazarında bir haslet-i memdûha sayılan hırs-ı sevap ve vazife-i uhreviyede kanaatsizlik cihetinden ileri geliyor.

Yani, “Bu sevabı ben kazanayım, bu insanları ben irşad edeyim, benim sözümü dinlesinler” diye, karşısındaki hakikî kardeşi ve cidden muhabbet ve muavenetine ve uhuvvetine ve yardımına muhtaç bir zâta karşı rekabetkârâne vaziyet alır.

“Şakirtlerim niçin onun yanına gidiyorlar? Niçin onun kadar şakirtlerim bulunmuyor?” diye, enâniyeti oradan fırsat bulup, mezmûm bir haslet olan hubb-u câha temayül ettirir, ihlâsı kaçırır, riyâ kapısını açar.

İşte bu hatanın ve bu yaranın ve bu müthiş maraz-ı ruhanînin ilâcı şudur ki:

Cenâb-ı Hakkın rızası ihlâs ile kazanılır; kesret-i etbâ’ ile ve fazla muvaffakiyetle değildir. Çünkü onlar, vazife-i İlâhiyeye ait olduğu için, istenilmez, belki bazan verilir.

Evet, bazan birtek kelime sebeb-i necat ve medar-ı rıza olur. Kemiyetin ehemmiyeti o kadar medar-ı nazar olmamalı. Çünkü bazan birtek adamın irşadı, bin adamın irşadı kadar rıza-yı İlâhîye medar olur.

Hem ihlâs ve hakperestlik ise, Müslümanların nereden ve kimden olursa olsun istifadelerine taraftar olmaktır. Yoksa, “Benden ders alıp sevap kazandırsınlar” düşüncesi, nefsin ve enâniyetin bir hilesidir. ”(Lem’alar, Yirminci Lem’a)

Üstad Hazretleri, her müslümanın zaman zaman içine düştüğü ve çıkamadığı müslümanlara karşı kafirlerin ittifakını bizlere izah ediyor. Üstad Hazretleri, müslümanların uyuşukluk, gayretsizlik ve himmetsizlikten ihtilafa düşmediklerini, kafirlerin de gayret ve himmetlerinden dolayı ittifak içinde olmadıklarını söylüyor.

Kâfirlerin ittifakı zaaf ve acizlikten, Müslümanların ihtilafı ise imandan gelen kuvvet ve izzetten dolayıdır.

Müslüman ”Benim arkamda kainatın Rabbi olan Allah var, ben kimseye eyvallah etmem.”diyor. Bu düşünce kısmen doğru, ama âdetullah gereği kuvvetli imanın yanında insani dayanışma da gerekiyor. “Allah bana yeter.” deyip iman kardeşleri ile yardım ve dayanışma içine girmiyor. Bu da onun sosyal hayatta güçlü olmasını önlüyor.

Kâfirler ise; kalbinde ve ruhunda kuvvetli bir iman olmadığı için, bu boşluğu insani dayanışma ile doldurmaya çalışıyor. Çünkü bu sosyal bir sünnetullahtır. Bunun ücretini de peşinen bu dünyada alıyor.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir