ELMASI ELMAS BİLDİĞİ HALDE

Mânevî bir ihtarla bir iki ince meseleyi size yazıyorum.

BİRİNCİSİ: Geçen Ramazan-ı Şerifte, Ehl-i Sünnetin selâmet ve necatı için edilen pek çok duaların şimdilik âşikâre kabulleri görünmemesine hususî iki sebep ihtar edildi.

Birincisi: Bu asrın acip bir hassasıdır.HAŞİYE Bu asırdaki ehl-i İslâmın fevkalâde safderunluğu ve dehşetli cânileri de âlicenâbâne affetmesi; ve bir tek haseneyi, binler seyyiatı işleyen ve binler mânevî ve maddî hukuk-u ibâdı mahveden adamdan görse, ona bir nevi taraftar çıkmasıdır. Bu suretle, ekall-i kalîl olan ehl-i dalâlet ve tuğyan, safdil taraftarla ekseriyet teşkil ederek, ekseriyetin hatâsına terettüp eden musibet-i âmmenin devamına ve idamesine, belki teşdidine kader-i İlâhiyeye fetva verirler; “Biz buna müstehakız” derler.

Evet, elması bildiği (âhiret ve iman gibi) halde, yalnız zaruret-i kat’iye suretinde şişeyi (dünya ve mal gibi) ona tercih etmek ruhsat-ı şer’iye var. Yoksa, küçük bir ihtiyaçla veya hevesle veya tamâh ve hafif bir korkuyla tercih edilse, eblehâne bir cehalet ve hasârettir, tokata müstehak eder.

Hem âlicenâbâne affetmek ise, yalnız kendine karşı cinayetini affedebilir. Kendi hakkından vazgeçse hakkı var; yoksa başkalarının hukukunu çiğneyen cânilere afüvkârâne bakmaya hakkı yoktur, zulme şerik olur.

İkinci sebep: Yazmaya izin olmadığından yazılmadı.
HAŞİYE : Yani, elması elmas bildiği halde, camı ona tercih eder.(Kastamonu Lahikası)

1936-1938 yılları arasında yazıldığı tahmin edilen bu mektupta kast edilen iki duadan birisi, saf temiz kalbli insanların bazı inkarcı, zalim idarecileri, bazı iyiliklerinden dolayı dua ederek onları manen desteklemesidir. Diğeri ise o zalim, inkarcı idarecilerin mahvı için yapılan duadır. Çoğunluğun o zalimlerin lehinde dua etmesi ,karşı duanın geri çevrilmesine sebebiyet veriyor. Üstad Hazretleri bu mektupta bazı duaların neden geri çevrildiğinin manevi gerekçelerini izah ediyor.

Halk tabakası olan bu saf temiz kalbli Müslümanlar, duaları ile azınlıkta ve zayıf olan ehli dalalet ve bozguncuları kuvvetlendiriyor hem de onların yapmış oldukları hata ve zulümlerin devamına ve şiddetlenmesine sebep oluyorlar.
Üstad Hazretleri bu hali de şu cümleler ile özetliyor: ”musibet-i âmmenin devamına ve idamesine, belki teşdidine kader-i İlâhiyeye fetva verirler; “Biz buna müstehakız” derler.”

Allah da bu saçma ve yanlış aldanmaya ceza olarak o zulüm ve hataların devamını irade ediyor.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir