Girdi yapan Nurköy

KAYIŞZADE HAFIZ OSMAN EFENDİ

Kayışzade Hafız Osman Nuri Efendi, 1834 yılında Burdur’da doğmuştur. İlk öğrenimiyle beraber hıfzını Burdur’da tamamladıktan sonra medrese tahsili için İstanbul’a gelir. Dini ilimler tahsiline başlar. Yazdığı eserlerinde Burduri Kayışzade Es-Seyyid El-Hac Hafız Osman Nuri ibareleri yeralmaktadır. Medrese eğitimi sırasında Kazasker Mustafa İzzet Efendi’den sülüs ve nesih öğrenip icazet alır. Bir süre sıbyan mekteplerınde hüsn-ü hat […]

RAHAT-I KALB İLE KABRİME GİDEBİLİRİM

Aziz, sıddık kardeşlerim; Cenâb-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, çoktan beri beklediğim bir ciddî yardım, Konya ulemasından görülmeye başladı. Evet, Risale-i Nur medreseden çıkmış, ilim içinde hakikate yol açmış, hakikî sahipleri ve taraftarları medreseden çıkan hocalar olduğuna binâen, umum Anadolunun eskiden beri parlak ve faal bir medresesi Konya şehri olduğundan, o mübarek medresenin şakirtleri kendi […]

İMAN ABİDESİ ZİNNİRE HATUN (R.ANHA)

Zinnire Hatun, Abdüddar veya Mahzumoğullarından birine ait Rum asıllı bir cariye olup, ilk müslümanlardandır. İslam tebliğinin başladığı ilk günlerde İslamiyeti kabul edip mümine hanımlar safına katılmıştır. İslamiyetin ilk yıllarıydı. Peygamber Efendimiz insanları İslamiyete davet ediyordu. Bir köle olan Zinnire de bu daveti duydu. Peygamber’e iman eden kişilerin işkenceler altında inim inim inlediğini birkaç kez görmüştü. […]

İNSANIN ÜÇ ŞAHSİYETİ

Şu Mebhas, bana daimî hizmet edenlerin, ahlâkımda gördükleri acip ihtilâftan gelen hayretlerine karşı, hem iki talebemin benim hakkımda haddimden fazla hüsnüzanlarını tâdil etmek için yazılmıştır. BEN GÖRÜYORUM Kİ: Kur’ân-ı Hakîmin hakaikine ait bazı kemâlât, o hakaike dellâllık eden vasıtalara veriliyor. Şu ise yanlıştır. Çünkü, me’hazın kudsiyeti, çok burhanlar kuvvetinde tesirat gösteriyor, onunla ahkâmı umuma kabul […]

BELAĞAT VE FESAHAT

İKİNCİ NÜKTE: Hazret-i Mûsâ Aleyhisselâmın zamanında sihrin revacı olduğundan, mühim mu’cizâtı ona benzer bir tarzda geldiği; ve Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın zamanında ilm-i tıp revaçta olduğundan, mu’cizâtının galibi o cinsten geldiği gibi, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın dahi zamanında Ceziretü’l-Arabda en ziyade revaçta dört şey idi: Birincisi: Belâğat ve fesahat. İkincisi: Şiir ve hitabet. Üçüncüsü: Kâhinlik ve […]

KUR’AN’A İMANA HİZMET ETMEK

Hulûsi Beyin fıkrasıdır. Üstad-ı muhteremim efendim; Bu mektubun mühim bir hususiyeti var. O da, tarik-ı velâyet serlevhasını taşıyan ve çok ehemmiyetli bir mevzuu ihtiva etmesidir. Evet, اَلاٰۤ اِنَّ اَوْلِيَاۤءَ اللهِ لاَخَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَهُمْ يَحْزَنُونَ “Bilin ki, Allah’ın dostları için ne bir korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar.” Yûnus Sûresi, 62 nci ayeti) âyet-i celilesine […]

VEHB BİN SAD BİN EBİ SERH (RA)

Miladi 590 yılında Mekke’de doğan Vehb Bin Sad Bin Ebi Serh, Beni Malik bin Huseylilerdendir. Annesi Eşarilerden Muhane Bint-i Cabir’dir. İslamiyetin ilk yıllarında iman edip müminler arasına katılan ve Sahabe olan Vehb Bin Sad Bin Ebi Serh, İkinci Habeşistan hicretine katılmıştır. Uzun yıllar Habeşista’ta kalan Vehb Bin Sad Bin Ebi Serh, buradan Medine’ye hicret etmiştir. […]

SÜNNETİ EKSİKSİZ YERİNE GETİRMEK

DOKUZUNCU NÜKTE Sünnet-i Seniyyenin herbir nev’ine tamamen bilfiil ittibâ etmek, ehass-ı havassa dahi ancak müyesser olur. Ona bilfiil olmasa da, binniyet, bilkast, taraftarâne ve iltizamkârâne talip olmak, herkesin elinden gelir. Farz ve vâcip kısımlara zaten ittibâa mecburiyet var. Ve ubudiyetteki müstehap olan Sünnet-i Seniyyenin terkinde, günah olmasa dahi, büyük sevabın zayiatı var. Tağyirinde ise büyük […]

MURADİYELİ TERZİ KAMİL ACAR

Kamil(Kemal) Acar, Van’nın Muradiye ilçesinde 1918 yılında dünyaya gelmiştir. Muradiye de terzi esnafı olarak tanınmıştır. Van ve civarında Nur Talebeleri ile iman ve Kur’an hizmetinde bulunan Kamil Ağabey, çeşitli zamanlarda Üstad Bediüzzaman Hazretlerini ziyaret edip elini öpmüştür. Üstad Bediüzzaman Hazretlerini ilk defa 1952 yılının Haziran Ayında bir Ramazan günü Emirdağ’da ziyaret eden Kamil Ağabey, o […]

İ’CAZ-I KUR’AN’DA İKİ MEZHEP VAR

Eğer denilse: Bazı muhakkik ulema demişler ki: “Kur’ân’ın bir sûresine değil, birtek âyetine, hattâ birtek cümlesine, hattâ birtek kelimesine muaraza edilmez ve edilmemiş.” Bu sözler mübalâğa görünüyor ve akıl kabul etmiyor. Çünkü beşerin sözlerinde Kur’ân cümlelerine benzeyen çok cümleler var. Bu sözün sırr-ı hikmeti nedir? Elcevap: İ’câz-ı Kur’ân’da iki mezhep var: Mezheb-i ekser ve râcih […]