Girdi yapan Nurköy

VAN’LI TALEBE SELAHATTİN AKYIL

1933 Van doğumlu Selahattin Akyıl Risale-i Nur’larla 1953 yılında tanışır. İlki 1956 yılında olmak üzere Üstad Bediüzzaman Hazretlerini birçok defa ziyaret eder. Kitap okumaya çok meraklı olduğu anlatan Selahattin Ağabey, o yılları şöyle dile getirir: ”1953 yılında Molla Hamid Ağabey bana ilk defa Risale-i Nur’lardan Elhüccetü’z-Zehra risalesini verdi. Kitap daktilo yazısı ile yazılıydı. Baştan anlayamadım. […]

İSLAMIN İLK ŞEHİT AİLESİ

İslam tarihinde, ”Yasir Ailesi” olarak tanınan aile, kimsesiz, fakir Yemen’li bir ailedir. Yasir Ailesinin tamamı, İslamiyeti davetin başladığı ilk andan itibaren kabul etmiş ve müslüman olmuşlardı. Müslümanlıklarını, bir süre müşrik korkusundan gizli tuttular. Daha sonra dininizi açıklayın emrine uyan aile fertleri dinlerini açıkça ilan etmişlerdi. Bu aile, İslamiyetin ilk yıllarında müşriklerin en büyük eza, cefa […]

MÜMİN HAKKINDA SU-İ ZAN

Zekâî’nin bir fıkrasıdır. Üstadım; Bir meydan-ı mücadele ve imtihan olan şu dünyanın her köşesinde beşere ders-i ibret olacak bir hâdise, bir nümune eksik değil… Her yerde muhtelifü’l-mizaç insanlarda ayrı ayrı temâyülât-ı kalbiye bulunuyor. Hâdisat-ı dünyeviye içinde, en elîm olan şeyin, meslek-i uhreviye ve diniye perdesi altında vahşet ve hayvaniyet ruhlarıyla karşılaşmak olduğunu tecrübelerim ve müşahedelerim […]

CUAYL BİN SÜRAKA (RA)

Mekke doğumlu olan Cuayl bin Süraka, İslamiyetin ilk tebliğ yıllarında Rasulullah’a biat edip, müslüman olmuştur. Müşriklerin kendisine yaptığı bütün eziyet ve işkenceleri imanından gelen güçle karşı koymuştur. Medine’ye hicret izni çıkınca Cuayl bin Süraka da hicret kervanına katılmıştır. Uhud, Hendek, Müreysi ve diğer birçok savaşlarda Rasulullah ile birlikte savaşan Cuayl bin Süraka’yı Rasulullah Beni Mustalik […]

İNSANIN BELA VE DÜŞMANI ÇOKTUR

BEŞİNCİ NÜKTE İnsan fıtraten gayet zayıftır. Halbuki her şey ona ilişir, onu müteessir ve müteellim eder. Hem gayet âcizdir. Halbuki belâları ve düşmanları pek çoktur. Hem gayet fakirdir. Halbuki ihtiyâcâtı pek ziyadedir. Hem tembel ve iktidarsızdır. Halbuki hayatın tekâlifi gayet ağırdır. Hem insaniyet onu kâinatla alâkadar etmiştir. Halbuki sevdiği, ünsiyet ettiği şeylerin zevâl ve firakı, […]

DİYARBAKIR’LI YAŞAR GÖKÇEK

Yaşar Gökçek, 30 Ağustos 1921 yılında Diyarbakır’ın Ergani ilçesi Balahur köyünde dünyaya gelmiştir. İlkokulu Ergani’de okuyan Gökçek, ortaokul ve lise eğitimini Konya’da tamamlamış, Edebiyat Fakültesi Tarih bölümü öğrenimi için de İstanbul’a gelmiştir. Üstad Bediüzzaman Hazretlerini, 4-7 yaşları arasında dayısının anlattığı hatıralarla tanıdığını dile getiren Yaşar Gökçek, ”1942 yılında İstanbul’a geldim. Edebiyat Fakültesi Tarih bölümüne devam […]

TESBİH, TAZİM, ŞÜKÜR

Namazın anlamı, ”Cenâb-ı Hakkı tesbih ve tazim ve şükürdür.” den ne anlamalıyız? Tesbih, Allah’ın şanını yüceltme, tazim hürmet, şükür Allah’ın nimetlerine karşı memnun olmadır. Bunlar namazın çekirdekleri hükmündedir. Bu üç şey namazın bütün harekat ve zikirlerinde bulunur. Cenab-ı Hakk’ın Celal, Cemal ve Kemal’ine ruhun, kalbin karşı gelmesidir. İnsanın kalben, lisanen ve bedenen olmak üzere üç […]

BAKİ ELMASLARI BİLDİĞİ HALDE ….

İkinci mesele: Otuz birinci âyetin işaretinin beyanında, اَلَّذ۪ينَ يَسْتَحِبُّونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا عَلَى الْاٰخِرَةِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًاۜ اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي ضَلَالٍ بَع۪يدٍ “Onlar dünya hayatını seve seve âhirete tercih ederler.” İbrahim Sûresi,3 ncü ayeti) bahsinde denilmiş ki: Bu asrın bir hassası şudur ki, hayat-ı dünyeviyeyi hayat-ı bakiyeye bilerek tercih ettiriyor. Yani, kırılacak bir cam […]

FARİSÜ RASULULLAH MİKDAD BİN ESVED(RA)

Mikdad bin Amr veya meşhur olduğu ismi Mikdad bin Esved, Mekke dışında Nehra’da dünyaya gelmiştir. İslamiyet öncesi Mekke’ye gelen Mikdad, Esved İbn-i Abdi Yegus ile anlaşma yapıp onun evlatlığına girmiştir. İslam nurunun doğuşu ile birlikte Mikdad da o nura koşanlar arasında ilk sırada yerini alıyor. Ve İslamiyeti kabul ediyor. Müslümanlığını açıkça ilan eden Mikdad, müşriklerin […]

SENİN SUYUNDAN ALMADIK

BEŞİNCİ MİSAL: Başta Buharî, Hazret-i Berâ’dan ve Müslim, Hazret-i Selemeti’bni Ekvâ’dan ve sair kütüb-ü sahiha başka râvilerden müttefikan haber veriyorlar ki: Gazve-i Hudeybiye’de bir kuyuya rast geldik. Biz bin dört yüz kişiydik. O kuyunun suyu elli kişiyi ancak idare ederdi. Biz suyu çektik, içinde birşey bırakmadık. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm geldi, kuyunun başına oturdu. Bir […]