İMANLA KABRE GİRMEK

”Birinci neticesi: Sadakat ve kanaatle Risale-i Nur dairesine giren, imanla kabre gireceğine gayet kuvvetli senetler var.

İkinci neticesi: Risale-i Nur dairesinde, ihtiyarımız olmadan, haberimiz yokken takarrur ve tahakkuk eden şirket-i maneviye-i uhreviye cihetiyle, herbir hakikî sadık şakirdi binler dillerle, kalblerle dua etmek, istiğfar etmek, ibadet etmek ve bazı melâike gibi kırk bin lisanla tesbih etmektir. Ve Ramazan-ı Şerifteki hakikat-i leyle-i Kadir gibi, kudsî ve ulvî hakikatleri, yüz bin elle aramaktır.

İşte, bu gibi netice içindir ki, Risale-i Nur şakirtleri, hizmet-i Nuriyeyi velâyet makamına tercih eder; keşif ve kerâmâtı aramaz ve âhiret meyvelerini dünyada koparmaya çalışmaz ve vazife-i İlâhiye olan muvaffakiyet ve halka kabul ettirmek ve revaç vermek ve galebe ettirmek ve müstahak oldukları şan ü şeref ve ezvak ve inâyetlere mazhar etmek gibi, kendi vazifelerinin haricinde bulunan şeylere karışmaz ve harekâtını onlara bina etmezler. Hâlisen, muhlisen çalışırlar, “Vazifemiz hizmettir, o yeter” derler.”(Kastamonu Lahikası, 168 Mektub)

Kastamonu Lahikasında yer alan bu mektubun ana konusu, Risale-i Nur’u okuyup, O’na talebe olmanın neticelerinden ikisi ele alınıyor.

Birincisi,bu hizmette ciddi, sadakat ve sebat ile çalışanlar, inşallah imanla kabre girip, cennet gibi baki bir ücreti kazanacakları bir müjde olarak bu mektupta dile getiriliyor.

İkinci en önemli netice ise, Nur Talebeleri manevi bir şirketin elemanına, ortağına benzetiliyor. Bu şirkete dahil olan her bir Nur talebesinin yapmış olduğu zikir, ibadet, istiğfar gibi manevi kazanımlar, bu şirkete tabi olan diğer Nur talebelerinin ortak bir değeri ortak bir ameli oluyor. Nasıl bir şirketin kazandığı gelir ortaklarına pay edilirse,bu manevi şirkette biriken dua ve sevaplar da bölünmeden, parçalanmadan her bir Nur talebesine dağılıyor.

Diğer  dikkat çekici konu ise, milyonlarca Nur talebesinin kollektif bir dua ile Kadir Gecesi’ni ihya etmesi ve bu gece de o ulvi hakikatleri, ”yüz bin el ” ile aramasıdır. Bir insanın tek başına bir şeyi ararıp bulması ile, binlerce kişinin arayıp bulması aklımıza sunuluyor. Ve tek kişilik dilekçe ile cemaatın topluca hazırladığı ve imzalayıp sunduğu dilekçenin gücü gösteriliyor.

Mübarek geceleri cemaat şuuru ve manevi şirket sırrı ile ihya edersek, bu gecelerde ihsan edilen manevi kazançlara ulaşmamızın kolaylığı gösteriliyor. Cemaatın, şahsa olan üstünlüğü zaten tartışılmaz.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir