Müfritane irtibat nedir? Nasıl anlamalıyız? Bu konuda ne yapıp nasıl hareket etmeliyiz? Nur Talebelerinin hem bir birlerine hem de iman hizmetine olan sağlam ve sarsılmaz bağlılıklarına, birlikte ve ortak hareket etmelerine müfritane irtibat denir. Müfritane irtibat, insanın birbirine ölçüsüz, çoşkulu ve şiddetli beraberlik halidir. Müfritane irtibat, aklımızla, kalbimizle, ruhumuzla, yani herşeyimizle dava ve hizmet ve […]

İbadeti terk eden adam, nefsine zulmeder. Zira nefis, hakkı ve batılı ayırt edecek bir yapıya sahip değildir. Akıl ile bu ayrım yapılır. İnsan da bu konuda yetkili ve mesuldur. Çünkü tercih etme hakkı, insana verilmiştir. Mesuliyette ona aittir. İbadet, insanın manevi duygularına bir gıda hükmündedir. Nasıl maddi cesedimiz gıdasız yaşayamaz ise, manevi duygularımız da  ibadetsiz […]

”Birinci hasâret: O kadar sevdiğin mal ve evlât ve perestiş ettiğin nefis ve hevâ ve meftun olduğun gençlik ve hayat zayi olup kaybolacak, senin elinden çıkacaklar. Fakat günahlarını, elemlerini sana bırakıp boynuna yükletecekler. İkinci hasâret: Emanete hıyanet cezasını çekeceksin. Çünkü en kıymettar aletleri en kıymetsiz şeylerde sarf edip nefsine zulmettin. Üçüncü hasâret: Bütün o kıymettar […]

”Her âzâ ve hasselerin kıymeti birden bine çıkar. Meselâ akıl bir alettir. Eğer Cenâb-ı Hakka satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan, öyle meş’um ve müz’iç ve muacciz bir alet olur ki, geçmiş zamanın âlâm-ı hazinanesini ve gelecek zamanın ehvâl-i muhavvifanesini senin bu biçare başına yükletecek; yümünsüz ve muzır bir alet derekesine iner. İşte bunun içindir ki, […]

”Yani, mevti veren Odur. Yani, hayat vazifesinden terhis eder, fâni dünyadan yerini tebdil eder, külfet-i hizmetten âzâd eder. Yani, hayat-ı fâniyeden, seni hayat-ı bâkiyeye alır. İşte şu kelime, şöylece fâni cin ve inse bağırır, der ki: Sizlere müjde! Mevt idam değil, hiçlik değil, fenâ değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf […]

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Risale-i Nur’lar da ubudiyetin en önemlilerinden olan namazın hem kolay, hem kıymetli, hem de ucuz ve az bir masrafla hemde en bol sevabı olan bir ibadet olduğunu bize ispat etmekte. Namaz konusunun işlendiği risalelerde, müslümanın direğinin namaz olduğu, insanın namazda Allah’a, derdini, hüznünü, kederini anlattığı, en fakir, en güçsüz insanın bile […]

”Ey insan! Sen kendini, kendine mâlik sayma. Çünkü sen kendini idare edemezsin. O yük ağırdır; kendi başına muhafaza edemezsin, belâlardan sakınıp levazımatını yerine getiremezsin. Öyle ise, beyhude ıztıraba düşüp azap çekme. Mülk başkasınındır. O Mâlik hem Kadîrdir, hem Rahîmdir. Kudretine istinad et; rahmetini ittiham etme. Kederi bırak, keyfini çek. Zahmeti at, safâyı bul. Hem der […]

Dünyaya gelen insanın önünde iki yol vardır. İnsan kendi, hür iradesi ve seçme hürriyeti ile bu yollardan birini seçer. Seçilen yolun ise, sonu önemlidir. İnsanın önüne konulan iki yol ise şöyle: 1- Dünya hayatını gaye,amaç yapmak, bu yolda Serçe kuşuna yetişemez, 2- Ahiret hayatını amaçlamak, o vakit bütün kainatın kumandanı ve Allah’ın nazik bir misafiri. […]

Marifet,(bilme ve tanıma) ve muhabbet (sevme,sevgi) insanın en temel iki vazifesi olup, kazancı Allah’ın rızası, neticesi de saadet-i ebediyedir. Kim Allah’ın rızasını kazanıp saadet-i ebediyeye mazhar olmak istiyor ise; marifete ve onun neticesi olan muhabbete sarılmalıdır. Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri bu hususları şu veciz ifadeleri ile özetliyor: ”Evet, bütün hakikî saadet ve hâlis sürur […]

”Kat’iyen bil ki, hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi, iman-ı billâhtır. Ve insaniyetin en âli mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, iman-ı billâh içindeki marifetullahtır. Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o marifetullah içindeki muhabbetullahtır. Ve ruh-u beşer için en hâlis sürur ve kalb-i insan için en sâfi […]