MEYVE BAHÇESİNE GİREN ELİ BOŞ ÇIKMAZ

”Bu ehemmiyetli risalenin, herkes herbir meselesini anlamaz. Fakat hissesiz de kalmaz. Büyük bir bahçeye giren bir kimsenin, o bahçenin bütün meyvelerine elleri yetişmez. Fakat, eline girdiği miktar yeter. O bahçe yalnız onun için değil; belki, elleri uzun olanların hisseleri de var.”(Şualar, Yedinci Şua)

Risale-i Nur Külliyatının şaheser eserlerinden birisi olan Yedinci Şua, Ayet-ül Kübra Risalesi bu cümleler ile başlar. Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Kainattan Halık’ını soran bir insanın, kainatta ki, çeşitli yerlerdeki tesbitlerini bu risalede anlatmaktadır.

Risale-i Nur, burada ”Büyük bir bahçeye” benzetilmektedir. Malum bahçe, ayrı ayrı ya da karışık olarak sebze, çiçek, meyve ağacı yetiştirilen, çevresi çit ya da benzeri bir şeyle çevrilmiş toprak parçasıdır. Meyve ağaclarının olduğu bir bahçeyi hayal edelim. Bahçe de uzun dalların ucunda meyveler olduğu gibi, eteklerinde hatta yerde meyve olur. Bahçeye girip de meyve yemeden hiçkimse dışarı  çıkarmı? Mümkün değil. O bahçedeki meyveler insanı kendine çeker, insan ağacın dalından koparıp meyveleri yer, yemeden çıkmaz.

Üstad Hazretleri, Risale-i Nur’u da böyle meyveli bir bahçeye benzetiyor. O bahçede çok uzun dalların ucunda tatlı ve olgun meyveler olduğu gibi, en alt kısmında boyu kısa olanlar için de meyveler vardır. Üstad Hazretleri, ”Risale-i Nurlar kimseyi meyvesiz bırakmayan güzel bir bahçe hükmündedir” diyerek, O’nu  sabırla okumaya ve araştırmaya devam etmemizi, İnşaallah bu sabır ve sebatımız sonucu boyumuzun daha yüksek meyvelere ulaşmasına sebep olacağını bizlere ihtar ediyor.

Risale-i Nur her nevi meyve ve çiçekleri içinde barındıran büyük ve güzel bir bahçe gibidir. Bu bahçeye  konumu ve kariyeri ne olursa olsun giren herkes, bahçeden istifade eder. İlmi yüksek olanlar, bu bahçeden daha ziyade ve daha genişçe istifade ederler. Bu bahçede herkese meyve vardır, kimse bu bahçede aç kalmaz, ama ilmi, bilgisi, gayreti, azmi yüksek olanların bu bahçeden istifade etmesi diğer insanlardan çok farklıdır.

Risale-i Nur deryasından  herkes kabına ve dağarcığına göre marifet suyunu alır. Kimse kabını esas alarak bundan daha ilerisi yok diyemez. Bu insanın ondan faydalandığı gibi, riselelerden de her yaştan, her grubtan insan faydalanabilir. Burada anlatılan bir konu da, halk tabakasından bir insanın, bu bahçedeki bilgilerle ilim tabakasından bir insanın seviyesine çıkması da mümkündür. Bu insanın gayretine kalmış birşeydir. Bahçe örneği, Risale-i Nurların her tabakadan insana hitap edip kafi geldiğini gösteren müthiş bir örnektir.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, bahçe ile alakalı, bir başka risale de ise şöyle demekte:

”Bir bahçeye girsem iyisini intihab ederim. Koparmasından zahmet çeksem hoşlanırım. Çürüğünü, yetişmemişini görsem “Huz mâ safâ” derim. Muhatablarımı da öyle arzu ederim.
Derler: Sözlerin iyi anlaşılmıyor?
Bilirim ki kâh minare başında, kâh kuyu dibinde konuşuyorum. Neyliyeyim zuhurat öyle.
“Şuaat” ve şu kitabda mütekellim âciz kalbimdir. Muhatab âsi nefsimdir.”(Mesnevi-i Nuriye syf.245)

” Allah’ım, ilmimizi, ruhumuzu ve hilmimizi arttır. Bize açık ve gizli nimetler ver.”

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir