Girdi yapan Nurköy

HER HAYIRLI İŞİMİZE …..

BİSMİLLÂH her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız. Bil, ey nefsim, şu mübarek kelime, İslâm nişanı olduğu gibi, bütün mevcudâtın lisan-ı hâl ile vird-i zebânıdır. Bismillâh ne büyük, tükenmez bir kuvvet, ne çok, bitmez bir bereket olduğunu anlamak istersen, şu temsîlî hikâyeciğe bak, dinle. Şöyle ki: Bedevî Arap çöllerinde seyahat eden adama gerektir ki, […]

GARİPLİKLERLE DOLU ESKİŞEHİR HAPSİ

Eskişehir Hapishanesinde Nur Talebesi olmayan kişilerinde hapis yattığı söyleniyor, bu nasıl olmuştur? Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, 1935 yılında Yüz Yirmi Talebesiyle Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesine sevk edilir. Çeşitli illerden toplanan Nur Talebeleri ile birlikte Eskişehir Hapishanesine getirilen Üstad Bediüzzaman Hazretleri, her türlü baskı ve sıkıntıya rağmen burada Otuzuncu Lem’a, Birinci ve İkinci Şua risalelerini […]

İBADET VE İYİLİKLER

Aziz kardeşlerim; Hazret-i Ali (r.a.) وَبِاْلاٰيَةِ الْكُبْرٰى اَمِنِّى مِنَ الْفَجَتِ  (Ey Mevlâm! Âyetü’l-Kübrâ hürmetine, beni tüm sıkıntılardan kurtar.) fıkrasında Âyetü’l-Kübrâ yüzünden şakirtleri bir musibete düşüp ve onun berekâtıyla emniyet ve selâmete çıkacaklarını kerametkârâne haber verdiği gibi, Âyetü’l-Kübrâ risalesi Nurlar içinde yüzer matbu nüshasıyla serbestiyet noktasında daha ziyade mevki alması cihetiyle bu memlekete üç büyük yağmur […]

GÖRÜYOR GÖRDÜĞÜNÜ SÖYLÜYOR

”Böyle acip ve muammâ-âlûd şu kâinatın perde-i zahiriyesi altında, elbette ve elbette böyle acaip bizi bekliyor. Böyle acaibi haber verecek, böyle harika ve fevkalâde mu’ciznümâ bir zat lâzımdır. Hem bu zâtın gidişatından görünüyor ki, o görmüş ve görüyor ve gördüğünü söylüyor. Hem bizi nimetleriyle perverde eden şu semâvât ve arzın İlâhı bizden ne istiyor, marziyâtı […]

CUMA NAMAZI MESELESİ

Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin, Cum’a namazına gitmeyişi bazı yanlış yorumlara sebeb oluyor. Bu konuyu açıklar mısınız? Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin Cuma namazına gitmeyişi daimi değildir. Nefiy, sürgün hayatının bazı bölümlerinde Cuma namazını kılarken bazı zaman da camiye gitmesi yasaklandığı için camiye gidememiş ve Cuma Namazını kılamamıştır. Emirdağ Lahika mektuplarında bu konuyu Üstad Hazretleri şöyle açıklar: “Ben Cenab-ı […]

BİNLER KEDERİM OLSA SİLİNİRDİ

بِاسْمِهِ   وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ Aziz, sıddık, mübarek kardeşlerim; Sizlerin bu bayram mânevî hediyeniz, bayramımı öyle bir tebrik etti ki, binler kederim olsaydı silerdi. Bin bârekâllah! Böyle bir zamanda böyle ihlâslı sadakat, liveçhillâh uhuvvet ve fisebîlillâh muavenet, ancak âlî-himmet sıddîkinlerde bulunur. Hâlık-ı Zülcelâle hadsiz hamd ve şükür olsun ki, sizin gibileri, Kur’ân-ı Hakîme […]

BÜTÜN ALEMİ TOPLAMAK

”Bir kitabın mukaddemesini, o kitabın hülâsası diye tarif ederler. Halbuki, her mevzuu müstakil bir esere sığmayacak kadar derin ve geniş olan bu muazzam kitabın muhteviyatını böyle birkaç sahifelik mukaddemeye sığdırmak kabil midir? Bugüne kadar âcizane yazdığım manzum ve mensur yazılarımın hiçbirisinde bu kadar acz ve hayret içerisinde kalmamıştım. Binaenaleyh, bu eseri derin bir zevk, İlâhî […]

ŞEYH SEYYİD FEHİM ARVASİ

Şeyh Fehim, 1825 yılında Arvas’ta doğmuş, Osmanlı dönemi alimlerindedir. Seyyid olup, soyu Hazret-i Hüseyin’e ulaşır. Arvâslı olduğu için “Arvâsî” lakabıyla tanınmıştır. Seyyid Fehim hazretleri, Doğu Anadolu’da yetişen büyük velilerdendir. Silsile-i aliyyedendir. Babası Abdülhamid Efendiyi küçük yaşta kaybeden Seyyid Fehim, küçük yaşlarından itibaren, ecdadının kurduğu ve büyük âlimler yetişti­ren Arvâs ve Hasan Veli Medreselerinde ilim tahsil […]

RİSALE-İ NUR İNAYETE MAZHAR

Aziz, sıddık, kıymettar kardeşlerim ve hizmet-i Kur’âniyede metîn, ciddî, çalışkan arkadaşlarım; Yeni bir medâr-ı keramet ve inâyet ve sürur olan mektubunuzu aldım. Ve Risaletü’n-Nur’a ait bir ikram ve inâyet-i İlâhiyeyi gösterdi. Şöyle ki: Bundan dört beş gün evvel, şiddetli bir taharriyle menzilim teftiş edildi. Her tarafa baktıkları halde, hıfz-ı İlâhîyle, bizi mahzun edecek birşey bulamadılar. […]

MADDİ MANEVİ KIYAMETİN KOPMASI

Leyle-i Kadîrde ihtar edilen bir mesele-i mühimme Evvelâ: Leyle-i Kadîrde kalbe gelen pek uzun ve geniş bir hakikate, pek kısaca bir işaret edeceğiz. Şöyle ki: Nev-i beşer bu son Harb-i Umumînin eşedd-i zulüm ve istibdadıyla ve merhametsiz tahribatıyla ve bir düşmanın yüzünden yüzer masumu perişan etmesiyle ve mağlûpların dehşetli meyusiyetleriyle ve galiplerin dehşetli telâş ve […]