Girdi yapan Nurköy

HAFIZ SAİD NURİ ERTÜRK

Hafız Said Nuri Ertürk, Isparta’nın Çobanisa köyünde 1933 yılında doğmuştur. Risale-i Nur’un neşrine ve tanıtımına büyük hizmetleri geçen, Kuleönlü Hafız Mustafa Ertürk’ün oğludur. Çocuk yaşında babasından aldığı eğitimle Risale-i Nur’ları yazmaya başlamıştır. Hafız Said Nuri Ertürk, yedi yaşında iken yazmış olduğu Altıncı Şua adlı eseri bir mektupla Üstad Bediüzzaman Hazretlerine hediye etmiştir. Bunun üzerine Üstad […]

MUHABBETİN KAYNAKLARI NELERDİR?

Muhabbet, daha doğrusu sevginin kaynakları nelerdir? İnsan niye birisini sever? Hepimiz güzel bir manzarayı severiz. Güzel bir sanat eserini över, şahsımıza yapılan bir ikrama hediyeye teşekkür ederiz. İnsanın bir şeyi veya bir kişiyi sevmesi için bazı sebebler olması lazımdır. Sevginin üç kaynağından bahsedilir. İnsan güzelliği olan şeyleri sevmek ister. Kendisine yardım edene karşı bir sevgi […]

KALBİM NURLARLA DOLUYOR

Ahmed Hüsrev’in bir fıkrasıdır. Üstadım Efendim; Bir hafta evvel “Hikmetü’l-İstiâze” isimli risalenin bir kısmını ve birkaç gün evvel de diğer kısmıyla, On Dördüncü Lem’anın Birinci Makamını aldım. Hikmetü’l-İstiâzenin Birinci Kısmını müteaddit defalar kardeşlerimle okudum. Dedim: Ey sevgili Üstadım; Bu kıymettar risaleyle mücahid talebelerinize öyle güzel bir ilâç takdim ediyorsunuz ki, bu ilâçlarla mânevî yaralarımızı o […]

NUAYM BİN ABDULLAH (RA)

Nuaym bin Abdullah, Kureyş kabilesinin Adi bin Kab koluna mensuptur. İslam davetinin başladığı ilk günlerde, dini kabul edip kelime şehadet getirip, Rasulullah’a biat etmiştir. Müslümanlığını uzun süre gizlemiş daha sonra açık tebliğle birlikte imanını beyan etmiştir. Kavmi kendisini müşriklere karşı korumuş bu sebeble onların işkencelerine uğramamıştır. Mekke’nin sayılı zenginlerinden olan Nuaym, fakir, dul ve yetimlere […]

ÖLÜM HAKİKATI İLE YAŞAMAK

Bir zaman rabıta-i mevtten ve اَلْمَوْتُ حَقٌّ kaziyesindeki tasdikten ve âlemin zeval ve fenâsından gelen bir hâlet-i ruhiyeden, kendimi acip bir âlemde gördüm. Baktım ki, ben bir cenazeyim, üç mühim büyük cenazenin başında duruyorum. Birisi: Benim hayatımla alâkadar ve mazi kabrine giren zîhayat mahlûkatın heyet-i mecmuasının cenaze-i mâneviyesi başında bir mezar taşı hükmündeyim. İkincisi: Küre-i […]

RİSALE-İ NUR SEVDALISI İBRAHİM CANAN

İbrahim Canan, 1940 yılında Karaman’a bağlı Ermenekte, dünyaya geldi. Ortaokulu Ermenek’te okurken Risale-i Nur’ları ve Bediüzzaman ismini duyar. Canan, o yılları hatıralarında ”Henüz kitaplarını okumamıştım. Sadece büyük bir zat çıkmış diye duydum”diye dile getirir. Lise tahsili için Konya’ya gelir, 1958 yılında liseden mezun olur. Lise yıllarında Üstad Hazretlerinin kardeşi Abdülmecid Ağabey ve diğer Ağabeylerle tanışır. […]

BEDEVİ’NİN DUASI

  Aylardan Ramazan Ayı, ibadetin zirveye çıktığı zamanlardan bir an. Mescid-i Nebi, Rasulullah’ın kabrini ziyaret etmek için oraya gelen Hz. Ömer(RA) kabre doğru ilerler. Bir bedevi, yani köylü kabrin önünde durmuş dua ediyor. Usulca yaklaşır Hz. Ömer(RA), başlar bedevinin duasını dinlemeye. Allah’a, huşu içinde dua eden bedevi adeta kendinden geçmiş bir halde şöyle hitap etmektedir: […]

HERBİR NÜSHASINA ON ALTIN VERİRDİM

Aziz, sıddık kardeşlerim; Cenâb-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, gayet şiddetli, dehşetli hastalığım, gayet merhametli ve çok sevaplı olarak âfiyete yerini bırakıp gitti. Çok büyük bir nimet içinde bulunduğunu ben ve buradaki arkadaşlarım tasdik ettik. Hem Cenâb-ı Hakka hadsiz şükür ve hamd ediyorum ki, sizlerin bu defaki hediye-i Ramazaniyeniz olan çok güzel nüshalarınız bu bayramı […]

ŞEHİD EVLADI AMMAR BİN YASİR(RA)

Ammar bin Yasir, Yasir Ailesinin ilk çocuklarıdır. Babası Yasir bin Amir, annesi Sümeyye bin Hubbat’tır. İslamiyetin ilk yıllarında dine davetin gizli olduğu dönemde Ammar, İslamiyeti seçip müminler arasında yeralmıştır. Annesi Sümeyye ile birlikte Mekke’de müslümanlığını açıkça ilan eden ilk yedi kişiden biridir. Yasir ailesinin genç evladı Ammar’ın gönlü İslamiyet ile çarpıyordu. Rasulullah’ın huzuruna gitti. Kur’an-ı […]

ANNE KARNINDA ÜÇ KARANLIK

Birinci Hakikat Fettâhiyet hakikatidir. Yani Fettâh isminin tecellîsiyle, basit bir maddeden ayrı ayrı, çeşit çeşit, hadsiz muntazam suretlerin, beraber, her tarafta, bir anda, bir fiil ile açılmasıdır. Evet, nasıl ki umum kâinatın bağistanında ayrı ayrı hadsiz mevcudatı, çiçekler misillü, Fettâh ismiyle her birisine münasip bir tarz-ı muntazam ve bir şahsiyet-i mümtâze kudret-i fâtıra açmış, vermiş. […]