MEYVE RİSALESİ NASIL YAZILDI?

Risale-i Nur’un önemli eserlerinden olan Meyve Risalesinin telifi nasıl olmuştur?

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Meyve Risalesi için, ”Bu risale, Denizli Hapishanesinin bir meyvesi ve bir hatırası ve iki Cuma gününün mahsulüdür.” diyor.

1943 yılında başlayıp 1944 yılında beraetle neticelen Denizli Hapsi Maznunlarından Risale-i Nur’un manevi avukatı Merhum Ahmed Feyzi Kul Ağabey’in Risale-i Nur’un ve Meyve Risalesi’nin yazılması ile ilgili hatıraları ise şöyle:

”Ben altı eserin yazılmasına şahid oldum. O da iki hapishane de. Biri Denizli, diğeri Afyon. Her iki hapishanede de, o kadar tekayyüz(baskı), yani bir kelime bile yazılmaması için şiddetli bir baskı vardı.

Ve, hiçbir yazının içeri girmesine, dışarı çıkmasına, kuş uçmasına (zahiren) imkan yoktu. Bu şartlar altında altı eser yazıldı. Bilhassa Meyve Risalesi… Meyve Risalesi, bir şaheserdir. Tamam Denizli`de başgardiyan elde edildi. Üstad ayrı, tek hücrede, biz de ayrı ayrı koğuşlardayız.

Ispartalılar bir koğuşta, oraya gönderiyorlar hep. Kağıt yok, bir şey yok, imkan yok. Mahkumlar, tabii sigara içiyor. Paketlerin kağıdını atıyorlar. O kağıtlar alınıyor, üç satır yazı yazılıyor. Gardiyan, başgardiyan `Hafız Ali` diyor, Hafız Ali çıkıyor, yazıyı alıyor. Üç satır, ertesi gün beş satır daha…

Meyve Risalesi böyle tamamlanıyor. Bugün Meyve Risalesi`ni okuduğunuz zaman, ondaki azamet-i ifade karşısında insan dona kalıyor. Böyle yazıldı, bunu ben gördüm. Sonra daha garip bir şey var. Altı eser bu şekilde bütün imkansızlıklar, yasaklar içerisinde yazıldı. Dışarıya çıkmasına imkan ve ihtimal bile yok.

Ama, bu eserlerin hepsi de dışarıya çıkıyor, dışarıda neşrediliyor. Biz buna şahidiz. Hatta, bir gün bir tek pusula yakalanmış, pusula! Afyon`da. Bu pusula için öyle tahkikat yaptılar ki.  Buna rağmen, o bizim büyük Afyon müdafaası ve daha neler dışarıya çıktı. Onlara hiçbir şey olmadan.

Dışarıda da intişar etti. Ve neşredilenlerden de bir nüsha temyiz başsavcısına verildi. Öyle olduğu halde, ağır ve şiddetli hücumu olan bir müdafaa olmasına rağmen, baş müdde-i umumi (baş savcı) benim beraetimi talep etti! Bu harikuladedir, görülmemiş bir şeydir. Ben, Bediüzzaman Hazretlerinin en az yüzlerce kerametine şahit olmuşumdur.”

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir