Girdi yapan Nurköy

BÜYÜK BİR İNAYET VE RAHMET

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ Aziz, sıddık kardeşlerim; Gavs-ı Âzamın فَاِنَّكَ مَحْرُوسٌ بِعَيْنِ الْعِنَايَةِ te’minkârâne fıkrası, şimdiye kadar Risale-i Nur’un şakirtleri hakkında tamamen mutabık çıktı. İnşaallah Hüsrev, Rüştü, Re’fet gibi kardeşlerimizin, bilhassa Hüsrev gibi çok metin bir rüknün müfarakati sureten elîm ve zararlı göründüğü halde, gayet hayırlı […]

CEHM BİN KAYS (RA)

Mekke doğumlu olan Cehm bin Kays, babası Kays bin Abd, annesi ise Ruheyme’dir. Kureyş kabilelerinin ana kollarından biri olan Abdüddar oğullarındandır. O dönem de Mekke’de Kabe hizmetleri,hacılara su taşıma,sancak taşıma ve yönetim Abdüddaroğullarındaydı. İslamın ilk yıllarında bu kabileden birçok kişi iman ederek mümin olmuşlardır. Bedir ve Uhud Gazvelerinin Sancaktarı Musab bin Umeyr(RA) da Abdüddaroğullarındandır. Cehm […]

MUHABBET SEVGİ İKİ KISIMDIR

Hem, nakl-i sahih-i kat’î ile, İmam-ı Ali’ye (r.a.) demiş: “Sende, Hazret-i İsâ (a.s.) gibi, iki kısım insan helâkete gider: Birisi ifrat-ı muhabbet, diğeri ifrat-ı adâvetle. Hazret-i İsâ’ya, Nasrânî, muhabbetinden, hadd-i meşrudan tecavüzle hâşâ ‘ibnullah’ dediler.1 Yahudi, adâvetinden çok tecavüz ettiler, nübüvvetini ve kemâlini inkâr ettiler. Senin hakkında da, bir kısım, hadd-i meşrudan tecavüz edecek, muhabbetinden […]

URFA TALEBELERİNDEN ABDÜLKADİR BADILLI

1936 yılında Urfa’ya bağlı Şeyh Zeliha Köyünde dünyaya gelen Abdülkadir Badıllı, Urfa Nur Talebelerindendir. 1953 yılında Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini ziyaret ettikten sonra hayatını Risale-i Nur hizmetine vakfetmiştir. Arapça, Farsça, Osmanlıca ve Kürtçe bilen Abdülkadir Badıllı’ya Harran Üniversitesi tarafından fahri doktorluk ünvanı verilmiştir. Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin hayatını araştırma konusunda son derece önemli […]

HAKSIZLIĞI HAK ZANNEDEN ADAMLARA

İKİNCİ SUALİNİZ: Neden vesika almak için müracaat etmiyorsun? Elcevap: Şu meselede ben kaderin mahkûmuyum, ehl-i dünyanın mahkûmu değilim. Kadere müracaat ediyorum. Ne vakit izin verirse, rızkımı buradan ne vakit keserse, o vakit giderim. Şu mânânın hakikati şudur ki: Başa gelen her işte iki sebep var: biri zâhirî, diğeri hakikî. Ehl-i dünya zâhirî bir sebep oldu, […]

CAHİL BİR MÜMİNİN İMANI

Saniyen; Mübareklerin pehlivanı hem Abdurrahman, hem Lütfi, hem Büyük Hafız Ali mânâlarını taşıyan büyük ruhlu Küçük Ali kardeşimiz bir sual soruyor. Halbuki o sualin cevabı Risale-i Nur’da yüz yerde var. “Risale-i Nur’un erkân-ı imaniye hakkında bu derece kesretli tahşidatı ne içindir? Bir âmî mü’minin imanı büyük bir velînin imanı gibidir, diye eski hocalar bize ders […]

ABDULLAH EL ASGAR (RA)

Abdullah el-Asgar, Mekke’de dünyaya gelmiştir. İslasmiyetten önce kendisini Abdulcan diye çağırırlardı. İslamiyetin ilk tebliğ yıllarında Rasulullah’a gelerek biat edip kelime şehadet getirerek müminlerin safına katılmıştır. İslamiyeti seçen Abdulcan’ın adı Efendimiz (ASM) tarafından, Abdullah olarak değiştirilmiştir. İslamiyeti kabul eden her mümin gibi o dönemde Abdullah’ta, Mekkeli müşriklerin ağır baskı,zulüm ve işkencelerine uğratılmıştır. İslamiyet yolunda her türlü […]

HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAK

“Ey hizmet-i Kur’âniyede arkadaşlarım! İhlâsı kazanmanın ve muhafaza etmenin en müessir bir sebebi, rabıta-i mevttir. Evet, ihlâsı zedeleyen ve riyâya ve dünyaya sevk eden tûl-i emel olduğu gibi, riyâdan nefret veren ve ihlâsı kazandıran, rabıta-i mevttir. Yani, ölümünü düşünüp, dünyanın fâni olduğunu mülâhaza edip, nefsin desiselerinden kurtulmaktır. Evet, ehl-i tarikat ve ehl-i hakikat, Kur’ân-ı Hakîmin […]

SANDIKLI TALEBELERİNDEN ADİL ÇELİK

  1904 Afyon’a bağlı Sandıklı’da dünyaya gelen Adil Çelik, uzun yıllar Risale-i Nur’a hizmet edenler safında yeralmıştır. Hatıralarında 1926 yılında Risale-i Nur’ları tanıdığını dile getiren Adil Çelik, ”1927 yılında Barla’ya Üstad Hazretlerini ziyaret etmeye gittim. Orada dokuz gün kaldım. Nur Talebesi oldum. O günden bu yana Risale-i Nur’ları yetmiş beş senedir yazıyorum.” Eskişehir, Denizli, Afyon […]

SIDDIK SADIK SADAKAT

Sıddık, sadık, sadakat kelimeleri ve sadık cahil kelimesini nasıl anlamalıyız? Sıddık, kelime olarak çok doğru, dürüst manasınadır. İslami manası ise, hakta ve doğrulukta şiddetli sebat gösteren, dünyanın hiçbir halinin onu yolundan çeviremeyeceği, çelik gibi bir imana sahip kişidir. Sadık ise, sıddık olan kişi demektir. Yine sıddık’tan üretilen sadakat ise içten bağlılık ve sağlam güçlü dostluktur. […]