ÜSTAD VE TALEBELERİ

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, 1926 yılında telifine başladığı Risale-i Nur’ları yazan, okuyan ve kendisine talebe olanlarla sıkı bir irtibat halinde olmuştur. Barla hayatıyla başlayan bu beraberlik daha sonraki yıllarda Isparta, Eskişehir, Kastamonu ve diğer yerdeki talebeleriyle devam etmiştir.

Üstad Hazretleri, lahika mektublarında da görüleceği gibi, talebelerinin her hali ile meşgul olmuş, onların maddi, manevi dertlerine çözümler getirmiştir. Talebelerin sadece kendileri değil, aile hayatları, sosyal durumları, çocukları, hanımları, anne ve babaları da bu mektublarda yer almıştır. Burada dikkat çeken önemli bir husus ise, bir talebesinin durumunu diğer bir talebesine yazdığı mektubla dile getirmiştir. Adeta, birinin derdini hepsine duyurmuş. Böylece onların manevi dua ve yardımlarını da istemiştir. Bir nevi şahs-ı manevi meydana getirmiştir.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, talebeleriyle lahika mektubları yoluyla bir yandan haberleşmiş, bir yandan da bize sıkı bir irtibatın dersini vermiştir. Risalelerde sık sık geçen ”müfritane irtibat” dersini kendi hayatında yaşamış ve bizlere de misal olmuştur.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin, talebelerine yazdığı mektublardan yüzlerce örnekten sadece birkaç örnek ise şöyle:

”Bedreddin’in küçüklüğüyle beraber, büyük talebeler dairesine dahil etmişim. O, küçüklerin büyüğüdür. Ve inşaallah Cenâb-ı Hak onun emsâlini çoğaltsın. Bedreddin’in validesine dua ediyorum. Elbette Bedreddin’in hüsn-ü terbiyesinde en mühim hisse onundur. Çünkü onun en birinci üstadı odur.”(Barla Lahikası, 257 Mektub)

“Ben bütün Barla halkına, hususan Süleyman’lar ve Bahri ve Mehmed’ler ve Mustafa’lar, eski zamanda Nurlara kıymettar hizmet eden Şamlı Hafız Tevfik ve mübarek Hafız Halid ve İmam Hakkı Efendi ve Muhacir Hafız Ahmed ve evlâdı ve ahfâdı ve Şem’i ve bana çok hizmet eden Abdullah Çavuş ve oradaki komşularıma ricâlen ve nisâen binler selâm ve duâ ederim ve mübarek aylarda duâlarını isterim.”(Emirdağ Lahikası,s.284)

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Mustafa Çavuş adlı talebesini ise, anne babaya hürmette  örnek göstermekte, ona benzemeyi talebelerine tavsiye etmektedir.

“Âhiret kardeşlerimden Mustafa Çavuş isminde bir zât vardı. Dininde, dünyasında muvaffakıyetli görüyordum. Sırrını bilmezdim. Sonra anladım ki, o muvaffakıyetin sebebi: O zât ise, ihtiyar peder ve vâlidelerinin haklarını anlamış ve o hukuka tam riayet etmiş ve onların yüzünden rahat ve rahmet bulmuş. İnşâallah âhiretini de tamir etmiş. Bahtiyar olmak isteyen ona benzemeli.” (Mektubat 261)

Bir başka mektubta ise Üstad Hazretleri, bir talebesinin içinde bulunduğu sıkıntıya dikkat çekiyor. Mektubu Üstad Kastamonu’dan Ürgüp Müftüsü olan kardeşi Abdülmecid’e yazıyor ve onun vasıtasıyla talebesine gönderiyor.

”Hulûsi’nin bir gailesi var diye hissediyorum. Merak etmesin, Risale-i Nur’un şakirtlerine inâyet ve rahmet, nezaret ve himayet ederler. Dünyanın meşakkatleri madem sevap verir, geçerler; o musibetlere karşı sabır içinde şükürle, metanetle mukabele edilmek gerektir. Hem o, hem sizler bütün dualarımda ve kazançlarımda benimle berabersiniz.(Kastamonu Lahikası, 7 nci mektub)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir