İLK MEDRESE BARLA

Isparta ilimizin merkeze bağlı küçük bir beldesi olan Barla, Bediüzzaman Said Nursî’nin 1926’dan 1934’e kadar sekiz yıl boyunca sürgün hayatı yaşadığı yerdir. Bediüzzaman Said Nursi, Barla’ya sürgüne gönderildiğinde burası kuş konmaz kervan geçmez bir dağ köyü ve yolu olmayan, ancak sandalla ulaşılabilen kuytu bir yerdi.

Üstad Hazretleri Barla’da sekiz sene kaldı. Kaldığı ev Nur’un ilk medresesi oldu. Milyonlarca müminin imanının kurtulmasına vesile olan Risale-i Nur’un büyük bölümü Barla’da yazılmıştır. Bu evin önünde muhteşem bir çınar ağacı ve Onun dalları arasında tefekkür ve ibadet için bir menzili bulunuyordu. İki menzili de Çam Dağı’nda, Çam ve Katran ağaçlarının dalları arasındaydı. Bediüzaman Hazretleri, burada aylarca yalnız kalır, ibadet ve tefekkürle meşgul olurdu.

Rislae-i Nur’un bir çok kıymetli eserini kaleme aldığı Barla ve Barla’daki evinin yanındaki çınar ağacı, Çam Dağındaki katran ağacı, Barla denizi dediği Eğirdir Gölü O’nun en sevdiği mekanlar olmuştur. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, 1934’te Barla’dan Isparta’ya getirilir.

ÜSTAD’IN BARLA’YA GELİŞİ

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, 25 Şubat 1926 tarihinde Barla’ya getirilir ve 1934 senesinin sonuna kadar burada ikamet eder.

Eğirdir’den kayıkla Barla’ya getirilen Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin yanında bir Jandarma eri, iki kayıkçı ile bir zat vardı. Jandarma eri daha sonraki yıllarda hatıralarında o günü şöyle anlatmaktaydı:

”Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini, Barla’ya götürmekle vazifeliydim. Yanında bir sepeti vardı. Sepetinde çay demliği, birkaç bardak, bir tane seccade, bir kilo kadar çekirdeksiz kuru üzüm vardı. Diğer elinde ise Kur’an-ı Kerim. İki kayıkçı bir zat ve biz beş kişi yola çıktık. Yolda ikindi namazı vakti oldu. Bize kayığın yönünü kıbleye çevirttirdi ve namazını eda etti. Daha sonra Barla’ya ulaştık.”

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin Barla hayatı ile ilgili olarak o zaman Nahiye Müdürü olan Cemal Can, hatıralarında şunları anlatır: ” Ben, 1931 yılında resmî görevle Barla nahiyesine tayin edildiğimde, Bediüzzaman Said Nursi’de Barla’da idi.

Benim tanıdığım ve şahid olduğum kadarıyla, kendileri münzevî bir hayat yaşıyorlardı. Sık sık kırlara, bağ ve bahçelere gidiyordu. Yalnız başına dağlarda gezerdi. Eğirdir Gölünün kenarlarına da sık sık giderdi. Zannediyorum temiz havada kalmayı çok severdi. Geri kalan vakitlerini ibadetle geçirirdi.

Benimle konuşurken: ‘Benim karşımda müdür yok. Cemal Bey var. Cemal Bey benim dostumdur’ derdi. İnsan psikolojisini iyi biliyor ve insanların fizyonomisinden de çok iyi anlıyordu.”

Nur talebelerine yazdığı bir mektubta Üstad Bediüzzaman Hazretleri Çam Dağını şöyle anlatıyor:

”Aziz kardeşlerim,

Ben şimdi Çam Dağında, yüksek bir tepede, büyük bir çam ağacının tepesinde, bir menzilde bulunuyorum. İnsten tevahhuş ve vuhuşa ünsiyet ettim. İnsanlarla sohbet arzu ettiğim vakit, hayalen sizleri yanımda bulur, bir hasbihal ederim, sizinle müteselli olurum. Bir mâni olmazsa, bir iki ay burada yalnız kalmak arzusundayım. Barla’ya dönsem, arzunuz vechile sizden ziyade müştak olduğum şifahî bir musahabe çaresini arayacağız. Şimdi bu çam ağacında hatıra gelen iki üç hatırayı yazıyorum.” (Tarihçe-i Hayat, Barla Hayatı)

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin, Barla Hayatı ile ilgili bir iki pragraf ise şöyledir:

“Rusya’da esarette iken niyet ettim ve niyaz ettim ki, ahir ömrümde bir mağaraya çekileyim. Erhamürrahimîn, bana Barla’yı o mağara yaptı, mağara faidesini verdi. Fakat sıkıntılı mağara zahmetini, zaif vücuduma yüklemedi…”

”O Meyvecinin civarında, ismini söylemediğim malûm ve çok alâkadar olduğum kardeşlerim, hususan Barla sıddıkları, beni çok defa hayalen eski zamana ve o memlekete celb ediyorlar, Barla ve dağlarında gezdiriyorlar. Ben, onlarla ve o yerleriyle çok alâkadarım, unutmuyorum. Onlara binler selâm ediyorum.”

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir