Girdi yapan Nurköy

EĞİRDİRLİ HAFIZ VELİ HUBAN

Hafız Veli Huban, 1898 yılında Eğirdir Nis Adasında, bugün Yeşil Ada mahallesi adı ile anılan yerde dünyaya gelmiştir. Nis Adası Cami İmamı olan Hafız Veli, Eğirdir Nur Talebeleri içinde hizmette bulunmuştur. Genç yaşta nurlara talebe olan Hafız Veli, Üstad Hazretlerini birkaç defa Nis adasından Barla’ya kendi kayığıyla götürmüştür. Üstad Bediüzzaman Hazretleri,Hafız Veli’ye eski bir dost […]

İŞTE HAL VE İSTİRAHATİM BÖYLE …

BİRİNCİ SUALİNİZ: İstirahatin nasıl? Halin nedir? Elcevap: Cenâb-ı Erhamürrâhimîne yüz bin şükrediyorum ki, ehl-i dünyanın bana ettiği envâ-ı zulmü, envâ-ı rahmete çevirdi. Şöyle ki: Siyaseti terk ve dünyadan tecerrüt ederek bir dağın mağarasında âhireti düşünmekte iken, ehl-i dünya zulmen beni oradan çıkarıp nefyettiler. Hâlık-ı Rahîm ve Hakîm, o nefyi bana bir rahmete çevirdi. Emniyetsiz ve […]

SELAHADDİN’İN MEKTUBU

Salâhaddin’in pek uzun ve on mektup kadar beni memnun eden ve sadakatine ve sebatına bu fırtınalar hiç tesir etmediğini ve daima bir Abdurrahman hükmünde bulunduğunu ve o havalideki kardeşlerimiz fütursuz çalıştıklarını bildiren mektubunu aldım, mâşaallah dedim. Baba ve oğlu Isparta kahramanları gibi sarsılmıyorlar. Fakat şimdi Risale-i Nur’un tab’ suretiyle intişarı, hakikî bir ihlâs ve kuvvetli […]

İLK MUALLİM MUS’AB BİN UMEYR(RA)

Mus’ab bin Umeyr, Kureyş’in asil ve zengin bir ailesine mensub güzel yüzlü, nazik, yumuşak huylu, son derece zeki ve güzel konuşurdu. Peygamber Efendimiz onun için “Mekke’de Mus’ab’dan daha zarif,daha narin, daha güzel kimse yok idi.” buyurmuşlardı. Mus’ab bin Umeyr, bir gün Peygamberimizin İslamı anlattığı ve Mekke’de müslümanların toplandığı Dar’ul Erkam’a gitti. Resulullahı görür görmez Müslüman […]

MELEK VE ŞEYTANIN KALBTE KOMŞULUĞU

ÜÇÜNCÜ VECİH Budur ki: Eşya mabeynlerinde bazı münasebât-ı hafiye bulunur. Hattâ, hiç ümit etmediğin şeyler içinde münasebet ipleri bulunur. Ya bizzat bulunur; veya senin hayalin, meşgul olduğu san’ata göre o ipleri yapmış, onları birbiriyle bağlamış.Şu sırr-ı münasebettendir ki, bazan bir mukaddes şeyi görmek, bir mülevves şeyi hatıra getirir. Fenn-i beyanda beyan olunduğu gibi, “Hariçte uzaklık […]

NURUN AVUKATLARINDAN HALİL HİLMİ BOZCA

1886 yılında Afyonkarahisar’ın Bolvadin ilçesi Yörük köyünde doğan Halil Hilmi Bozca, 1912 yılında İstanbul Hukuk Fakültesinden mezun olmuştur. Çeşitli yerlerde hakimlik görevinde bulunan Hilmi Bozca, TBMM 1. Dönem Afyonkarahisar milletvekilidir. Afyon Baro başkanlığı da yapan Hilmi Bozca, Risale-i Nur’un 1948 Afyon davasında Üstad Bediüzzaman Hazretleri ve Nur talebelerinin avukatlığını yapmıştır.. Ondördüncü Şua’da Üstad Bediüzzaman Hazretleri, […]

VEHİM ZAN VESVESE

İnsana vehim, zan, vesvese niye musallat edilmiş? Risale-i Nur Külliyatında, bu konuda sorulan soruya Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin cevabı şöyle: ”Eğer desen: “Bu derece mü’minlere muzır ve müz’iç olan vesvese ne hikmete binaen bize belâ olmuş?” Elcevap: İfrâta varmamak, hem galebe çalmamak şartıyla, asl-ı vesvese teyakkuza sebeptir, taharrîye dâîdir, ciddiyete vesiledir. Lâkaytlığı atar, tehâvünü […]

LATİN HARFLERLE RİSALE BASIMI

Aziz, sıddık kardeşlerim; Sizin bu defa neş’eli, güzel mektuplarınız, Risale-i Nur’un serbestiyeti ve matbaa kapısıyla intişarı hakkında beni çok mesrur eyledi ve kahraman Tahirî’nin yine bu ehemmiyetli işte çalışması için buraya gelmesi, beni şiddetle dünyaya bakmaya sevk etti. Kalben dedim: Madem kardeşlerim bu derece istiyorlar, çaresini arayacağız. Gecede kalbime geldi ki: İki ehemmiyetli sebepten inayet-i […]

ELÇİ SAHABİ AYYAŞ BİN EBU REBİA(RA)

Ayyaş bin Ebu Rebia, Ebu Cehil’in kardeşidir. İslam davetine ilk uyanlardan birisi olan Ayyaş, Peygamber Efendimiz(ASM)ın, İlahi dini ilan ettiği ilk günlerde iman kervanına katılmıştır. Müşrik­lerin işkencelerinden dolayı Habeşistan’a hicret eden ikinci kafilede hanımı Esma ile beraber o da bulunuyordu. Ayyaş bin Ebu Rebia ile hanımı Esma, Habeşistan’dan döndüklerinde, yeni bir hicret Medine’ye başlamıştı. Peygamberimiz […]

İNSANOĞLU SONSUZLUĞA AŞIK

İKİNCİ NÜKTE İnsanın fıtratında bekàya karşı gayet şedit bir aşk var. Hattâ her sevdiği şeyde, kuvve-i vâhime cihetiyle bir nevi bekà tevehhüm eder, sonra sever. Ne vakit zevâlini düşünse veya görse, derinden derine feryat eder. Bütün firaklardan gelen feryatlar, aşk-ı bekàdan gelen ağlamaların tercümanlarıdır. Eğer tevehhüm-ü bekà olmazsa muhabbet edemez. Hattâ denilebilir ki, âlem-i bekànın […]