MUHACİR HAFIZ AHMED

1894 yılında doğan Hafız Ahmed, Macaristan’dan gelen muhacirlerden olduğu için Muhacir sıfatı ile tanınmıştır. Barla’da, Yokuşbaşı Mescidinde uzun yıllar imamlık yapmıştır.

Bediüzzaman Said Nursi, Barla’ya sürgün olarak geldiği,ve ikamet ettiği karakolda, askerler, geceleri uyumayıp ibadet eden bu Zatı burada daha fazla kalmasının doğru olmadığını anlayarak, onu imam olan Muhacir Hafız Ahmed’in evine “O imam, bu hoca. İkisi iyi anlaşırlar” diyerek gönderirler. Üstad Said Nursi, Barla’da yirmi gün kadar onun evinde misafir kalır.

Bediüzzaman, Muhacir Hafız Ahmed’in evine gönderildiğinde hanımına “Allah bizim başımıza bir devlet kuşu kondurdu. Ne yapıp yapıp Bediüzzaman’ı memnun etmeliyiz. Barla’dan memnun olarak ayrılmalıdır. Çok dikkatli olmalıyız!” diye ikaz etmiştir.(Son Şahitler,N.Şahiner)

Muhacir Hafız Ahmed, hanımı ile birlikte, Risâle-i Nur’a ve Bediüzzaman’a sekiz sene büyük hizmetlerde bulunmuştur. Hatta vefatından on dakika önce, kendi yazdığı ve tamamlayamadığı bazı risâleleri tamamlaması için Şamlı Hafız Tevfik’e vasiyet etmiştir.

Muhacir Hafız Ahmed, Şefkat Tokatları Risâlesinde kendisinin başına gelenleri şöyle anlatır:

“Evet, ben itiraf ediyorum ki, hizmet-i Kur’âniyede âhiretim nokta-i nazarında içtihadımda hata ettim. Hizmete fütur verecek bir arzuda bulundum. Şefkatli, fakat şiddetli ve kefaretli bir tokat yedim. Şöyle ki:

“Üstadım yeni icadlara (Yani, Türkçe ezan gibi, şeâir-i İslâmiyeye muhalif bid’atlardır) taraftar olmadığı için—benim camim onun komşusudur; şuhur-u selâse geliyor—camimi terk etsem, hem ben çok sevap kaybediyorum, hem mahalle namazsızlığa alışacak. Yeni usûl yapmazsam, men edileceğim. İşte bu içtihada göre, ruhum kadar sevdiğim Üstadımın muvakkaten başka bir köye gitmesini arzu ettim. Bilmedim ki, o yerini değiştirse, başka bir memlekete gitse, hizmet-i Kur’âniyeye muvakkaten fütur gelir. Tam o sıralarda ben tokat yedim. Şefkatli, fakat öyle dehşetli bir tokat yedim ki, üç aydır daha aklım başıma gelmedi. Fakat lillâhilhamd, Üstadımın kat’î ihbarıyla, ona ihtar edilmiş ki, o musibetin her dakikası bir gün ibadet hükmünde olduğunu rahmet-i İlâhiyeden ümitvar olabiliriz. Çünkü o hata bir garaza binâen değildi. Sırf âhiretimi düşünmek noktasında o arzu geldi.”(Lem’alar, Şefkat Tokatları)

Risale-i Nur’larda Muhacir Hafız Ahmed’in ailece Nurlara hizmetleri birçok risâlelerde yeralmıştır:

“Hem Muhacir Hafız Ahmed’i hem bana, hem Nurlara alâka ve sadakat noktasında Nurların birinci talebesi ve fedakâr bir nâşiri kalben hissetmiştim. Hâlbuki kalemle hizmete muvaffak olamadı. Çok defa o gaybî hissimi tahattur ederdim. Sonra, birden hem oğlu Kâzım, hem damadı Bahri, hem diğer damadı berber Mehmed ondan his ve ümid ettiğim metinâne hizmeti fevkalade bir alâka ve sadakatle tam tamına yerine getirmeye, çalışmaya başladılar. Hatta hafideleri dahi masum şakirtler içine girmişler.”(Emirdağ Lahikası,s.285-286)

“Sekiz sene çoluk ve çocuğuyla sadakatle bana hizmet eden; ve evlâd ve ahfâd ve refika ve damatlarıyla Nurlara ciddî çalışan; ve ders ve vaazlarını bütün Nurlardan veren; ve vefatından on dakika evvel dünyaca en ehemmiyetli vasiyeti, kendinin Nur Risâlelerini tekmil için Şamlı Hâfız’a ricâ eden, vefatından iki gün evvel bana mektup yazıp benim aynı vakitte Sava’yı Barla’ya tercih ederek Sava mezaristanında defnimi arzu ettiğimi sizlere yazdığımı sadakatin kerâmetiyle hissedip bana mukabele ve itiraz tarzında o mektubunda der:
‘Sen Barla’yı ikinci vatanımdır dediğin halde, neden ona gelmiyorsun, başka yerleri tercih edersin? İptidâ-yı medrese-i Nuriye Barla’dır, senin mezarın orada olmalı’ diye bana ihtar etti. İki gün sonra, size yazdığım daha size yetişmeden, onun mektubunu, hem Şamlı Hafız ikinci sayfasında yazdığı vefat haberini aldığım merhum Muhacir Hafız Ahmed’in (rh) dünyadan göçmesi, aynen Abdurrahman gibi beni çok sarstı, ağlattırdı, ‘İnna lillah ve inna ileyhi râciûn’ (Biz Allah’ın kullarıyız ve yine Ona döneceğiz) (Bakara Sûresi, 156) dedirtti. Binler rahmet onun ruhuna insin. Âmin. Kabri de hanesi gibi Kur’ân ve Nur’un bir menzili olsun. Âmin. Şüphem kalmadı ki, bu zahir sadakat kerâmeti, Nurcuların imanla kabre gireceklerini ispat ediyor ve hüsn-ü hâtimeye mazhardırlar. Benim tarafımdan onun akrabasını tâziye ediniz. Ve ben bütün duâlarımda onu hissedar ediyorum diye tebliğ ediniz.”(Emirdağ Lahikası,s.290-291)

“..bir âhiret kardeşim, Muhacir Hafız Ahmed isminde bir zâtın müthiş bir hastalığına ziyade merak ettim. Kalbime ihtar edildi: ‘Onu tebrik et. Herbir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçiyor.’ Zaten o zat sabır içinde şükrediyordu.”(Lem’alar,s.24)

“Ben bütün Barla halkına, hususan Süleyman’lar ve Bahri ve Mehmed’ler ve Mustafa’lar, eski zamanda Nurlara kıymettar hizmet eden Şamlı Hafız Tevfik ve mübarek Hafız Halid ve İmam Hakkı Efendi ve Muhacir Hafız Ahmed ve evlâdı ve ahfâdı ve Şem’i ve bana çok hizmet eden Abdullah Çavuş ve oradaki komşularıma ricâlen ve nisâen binler selâm ve duâ ederim ve mübarek aylarda duâlarını isterim.”(Emirdağ Lahikası,s.284)

1948 yılında vefat eden Muhacir Hafız Ahmed’in kabri Barla kabristanındadır. Nurkoy olarak Allah’tan rahmet dileriz.

 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir