“Evet, bu kâinatın bütün ulvî hikmetleri harika güzellikleri, âdilâne kanunları, hakîmâne gayeleri, hakikat-ı kemâlâtın vücuduna bedahetle delâlet ve bilhassa bu kâinatı hiçten icad edip her cihetle mucizatlı ve cemalli bir surette idare eden Hâlıkın kemâlâtına ve o Hâlıkın âyine-i zîşuuru olan insanın kemâlâtına şehadeti pek zâhirdir.” “Madem kemâlât hakikati vardır. Ve madem kâinatı kemâlât içinde […]

“Cadde-i kübrâ, elbette velayet-i kübra sahibleri olan Sahabe ve Asfiya ve Tâbiîn ve Eimme-i Ehl-i Beyt ve Eimme-i Müçtehidînin caddesidir ki, doğrudan doğruya Kur’anın birinci tabaka şâkirdleridir.”(Mektubat, On Sekizinci Mektub)) “Sahâbelerin kurbiyet-i İlâhiye noktasındaki makamlarına velâyet ayağıyla yetişilmez. Çünkü Cenâb-ı Hak bize akrebdir ve herşeyden daha ziyade yakındır; biz ise Ondan nihayetsiz uzağız. Onun kurbiyetini […]

”Bu ehemmiyetli risalenin, herkes herbir meselesini anlamaz. Fakat hissesiz de kalmaz. Büyük bir bahçeye giren bir kimsenin, o bahçenin bütün meyvelerine elleri yetişmez. Fakat, eline girdiği miktar yeter. O bahçe yalnız onun için değil; belki, elleri uzun olanların hisseleri de var.”(Şualar, Yedinci Şua) Risale-i Nur Külliyatının şaheser eserlerinden birisi olan Yedinci Şua, Ayet-ül Kübra Risalesi […]

”EY BİRADER! Benden, namazın şu muayyen beş vakte hikmet-i tahsisini soruyorsun. Pek çok hikmetlerinden yalnız birisine işaret ederiz. Evet, herbir namazın vakti, mühim bir inkılâp başı olduğu gibi, azîm bir tasarruf-u İlâhînin âyinesi ve o tasarruf içinde ihsânât-ı külliye-i İlâhiyenin birer mâkesi olduğundan, Kadîr-i Zülcelâle o vakitlerde daha ziyade tesbih ve tazim ve hadsiz nimetlerinin […]

“İ’lem eyyühe’l-aziz! “Sübhanallah”, “Elhamdü lillah”, “Allahu ekber” —bu üç mukaddes cümlenin faidelerini ve mahall-i istimallerini dinle: “1. Kalbinde hayat bulunan bir insan, kâinata, âleme bakarken, idrâkinden âciz, bilhassa şu boşlukta yapılan İlâhî manevraları görmekle hayretler içinde kalır. İşte bu gibi hayret ve dehşet-engiz vaziyetleri, ancak “Sübhanallah” cümlesinden nebean eden mâ-i zülâli içmekle o hayret ateşi […]

”Namazın mânâsı, Cenâb-ı Hakkı tesbih ve tâzim ve şükürdür. Yani, celâline karşı kavlen ve fiilen Sübhânallah deyip takdis etmek; hem, kemâline karşı lâfzen ve amelen Allahu ekber deyip tâzim etmek; hem, cemâline karşı kalben ve lisanen ve bedenen Elhamdülillâh deyip şükretmektir.Demek, tesbih ve tekbir ve hamd, namazın çekirdekleri hükmündedirler. Ondandır ki, namazın harekât ve ezkârında, […]

“Kâinatta hiçbir şey yoktur ki hamd ile Allah’ı tesbih etmesin, Onu anmasın, Ona dua etmesin. Fakat siz onların bu tesbihlerini, zikirlerini, dualarını fark etmiyorsunuz.”(İsra Suresi, 44 Ayet) Bu ayeti kerime bize kainatta herşeyin Allah’ı tesbih edip, O’na ibadet ettiğini bildirmekte. Bu tesbih ve ibadette irade ve şuur sahipleri bilerek ve istiyerek tesbih ve ibadette bulunur. […]

”İnşaallah, demir gibi metin Nurcuların kahramanane sebatları ve tahammülleri ve mücahid-i ekber olan Nurun hakikatleri, onun elinde birer elmas kılıç bulunan şakirtlerin şahs-ı mânevîsinin pek harika fedakârlığı, onların bu plânını da akîm bırakacak. Evet, Cennet ucuz olmadığı gibi, Cehennem dahi lüzumsuz değil.(T.Hayat, Afyon Hayatı) ”Sizin bu mübarek bayramın hediyesi olarak gönderdiğiniz nurlu kalem hediyelerinizi o […]

Risale-i Nur’larda geçen, ”Birimiz şarkta, birimiz garpta, birimiz cenupta, birimiz şimalde, birimiz âhirette, birimiz dünyada olsak, biz yine birbirimizle beraberiz.” cümlesini nasıl anlamalıyız? Risale-i Nur mesleğine sadakatle girmiş, Nur Talebelerinin farklı mekanlarda, farklı zaman dilimlerinde olması, onların kardeşliğine ve manevi münasebetine mani olmaz. Birisi batıda birisi doğuda birisi dünyada birisi ahirette de olsa, aralarındaki manevi […]

”Ehl-i dalâletin vekili der ki: “Ehâdisinizde dünya tel’in edilmiş, cîfe ismiyle yad edilmiş. Hem bütün ehl-i velâyet ve ehl-i hakikat dünyayı tahkir ediyor, ‘Fenadır, pistir’ diyorlar. Halbuki, sen bütün kemâlât-ı İlâhiyeye medar ve hüccet, onu gösteriyorsun ve âşıkane ondan bahsediyorsun.” “Elcevap: Dünyanın üç yüzü var.” “Birinci yüzü Cenâb-ı Hakk’ın esmâsına bakar. Onların nukuşunu gösterir. Mânâ-yı […]