,

MARİFETULLAH NE DEMEKTİR?

Marifet, Marifetullah ne demektir?

Tanımak, bilmek ve irfan sahibi olmaya marifet denilir. Marifetullah ise, Allah’ı Kur’an’ın bildirdiği gibi tanıma, sıfatlarını, isimlerini öğrenmedir. İnsana emredilen ilk farz Allah’ı tanımak, bilmek ve ona ulaşacak tefekküre yönelmektir.

İnsanın yaratılış gayesi iman, marifet, ibadettir. Zariyat Suresi 56 ncı ayetinde Cenab-ı Hakk,”Ben cinleri ve insanları sırf beni tanıyıp yalnız bana ibadet etsinler diye yarattım.” buyurmaktadır.

İnsan’ın en büyük sırrı ve gayesi Allah’ı tanıması ve ona ibadet etmesidir. Bu ayette geçen ”ibadet” kelimesine kelam alimleri marifet manası vermişlerdir. Onu tanıyan ona ibadet eder.

Dünya bir imtihan, Allah’ı tanıyan da tanımayan da belirli bir süre sonra ahirete göç ediyor. İnanıp, inanmama insanın imtihanıdır. Orada herkes Rabbini tanıyacak, bir kısmı cennette, diğer kısmı ise cehennemde olacak. Allah’a iman etmek, onun eseri, onun misafiri olduğunu bilmek insan için en büyük lezzet ve saadettir. Bu lezzete ulaşan insana dünyanın hiçbir derdinin, kederinin önemi yoktur. Zira kalbi, iman nuru ile nurlanmıştır.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri Sözler adlı eserinde bu konuda bizlere şöyle seslenir:

”İnsan ise, dünyaya gelişinde, herşeyi öğrenmeye muhtaç ve hayat kanunlarına cahil; hattâ yirmi senede tamamen şerâit-i hayatı öğrenemiyor. Belki âhir ömrüne kadar öğrenmeye muhtaç, hem gayet âciz ve zayıf bir surette dünyaya gönderilip, bir iki senede ancak ayağa kalkabiliyor. On beş senede ancak zarar ve menfaati fark eder; hayat-ı beşeriyenin muavenetiyle, ancak menfaatlerini celp ve zararlardan sakınabilir. Demek ki, insanın vazife-i fıtriyesi, taallümle tekemmüldür, dua ile ubûdiyettir. Yani, “Kimin merhametiyle böyle hakîmâne idare olunuyorum? Kimin keremiyle böyle müşfikane terbiye olunuyorum? Nasıl birisinin lütuflarıyla böyle nazeninâne besleniyorum ve idare ediliyorum?” bilmektir; ve binden ancak birisine eli yetişemediği hâcâtına dair Kàdıu’l-Hâcâta lisan-ı acz ve fakr ile yalvarmaktır ve istemek ve dua etmektir. Yani, aczin ve fakrın cenahlarıyla makam-ı âlâ-yı ubûdiyete uçmaktır.

Demek, insan bu aleme ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek için gelmiştir. Mahiyet ve istidat itibariyle her şey ilme bağlıdır. Ve bütün ulum-u hakikiyenin esası ve madeni ve uru ve ruhu marifetullahtır ve onun üssü’l-esası da iman-ı billahtır.”(Yirmi Üçüncü Söz)

Demek ki, Allah’ı bilen ve tanıyan insana düşen ikinci görev bu tanıma vadilerinde yol almaktır. Ruhunu,aklını, kalbini ve bütün duygularını geliştirmektir. Kur’an inanan insana daima marifet dersi verir. Fatiha Suresinde Rabbimizi, Rabb-ül Alemin olarak tanırız. Bizim Rabbimiz olduğu gibi bütün mevcudatın camidatın, hayvanatın, nebatatın, ins ve cinlerinde Rabbidir. Sema ve arz alemi, melek aleminin, arşın, kürsinin, cennet ve cehennemin de Rabbidir.

Böylece marifetullahda yükselen mümin içtiği bir bardak suda yediği bir lokma gıda da Rezzak ismini okuyacak tefekkürü, şükrü marifeti artacaktır.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir