ABDULLAH BİN ÜMMÜ MEKTUM (RA)

İslam’ın ilk yıllarında iman saadetine eren,Abdullah bin Ümmü Mektûm (RA)Peygamberimizin müezzinlerinden ve Medine’ye ilk hicret eden Muhacirlerdendir. Peygamberimiz(ASV) tarafından Medine’de 13 defa vekil bırakılarak Müs­lümanlara namaz kıldıran Hz. Abdullah (RA), göz nimetinden mahrumdu.

İbni Ümmü Mektûm’un asıl ismi “Amr”dır, fakat “Abdullah” ismi ile anılıyordu. Kendisi de anne­sine nispetle “Ümmü Mektûm’un oğlu” manasında “İbni Ümmü Mektûm” ismiyle meşhur olmuştur.

Hz. İbni Ümmü Mektûm, Müslüman olduktan sonra Peygamberimizin sohbe­tinde bulunmak için sık sık huzuruna gelir, O’ndan Kur’ân âyetle­rini ezberlerdi. Bir defasında Peygamberimiz, Utbe bin Şeybe, Ümeyye bin Ha­lef ve Ebû Cehil gibi Kureyş’in ileri gelenlerine İslamı tebliğ ediyordu. Bu esnada İbni Ümmü Mektûm meclise gelerek Peygamberimize hitaben, “Yâ Re­sû­lal­lah, bana Kur’ân okut. Allah’ın sana öğrettiğinden bana da öğret.” dedi.

Peygamber Efendimiz (ASV),İbni Ümmü Mektûm’la ilgilenemedi. İbni Ümmü Mektûm, Peygamberimizden cevap alamayınca, ar­zusunu birkaç defa tekrar etti. Peygamberimiz ona aldırmayıp yüzünü buruştu­rup döndü, sözünün kesilmesini istemedi, onlarla konuşmaya devam etti. İbni Ümmü Mektûm’u cevap­sız bıraktı. Fakat çok sürmedi, tam sözünü bitirip kalkacağı sırada İlahî ikaz gel­di:

“Yanına âmâ geldi diye yüzünü ekşitip döndü! Nereden bileceksin, belki de o günahlarından arınacaktı… Yahut o öğüt alacak ve o öğüt kendisine fayda vere­cekti. Öğüte ihtiyaç duymayan kimseye gelince, sen ona yöneliyorsun. Onun inkâr ve isyan pisliği içinde kalmasından sen mesul değilsin. Sana koşarak ge­len ve Allah’tan korkan kimseyi ise ihmal ediyorsun. Sakın! O Kur’ân bir öğüttür.”[Abese Suresi]

Bu hadiseden sonra Peygamberimiz, İbni Ümmü Mektûm’u ne zaman görse,“Ey Rabb’imin beni ikazına sebep olan kardeşim, merhaba!” diye onu selamlardı.

Peygamber Efendimiz (ASV) ın Medine’de üç müezzini vardı. Bilâl, Ebû Mahzûre ve İbni Ümmü Mektûm. Bilâl olmadığı zaman Ebû Mahzûre, o da bulunmadı­ğı zaman İbni Ümmü Mektûm ezan okurdu. Peygamber Efendimizin, namazını evinde kılabileceğine dair izin vermesine rağmen, İbni Ümmü Mektûm, evinin mescide uzak olmasına ve âmâ olmasına rağmen bütün namazlarda mescide gelir, cemaatle namaz kılardı. Hz. Ömer(RA), çoğu zaman ona rehberlik eder, gidip gelirken yardımcı olurdu.

Hicret’ten sonra cihat başlayınca eli silah tutan bütün müminler savaşa katıl­dı. Savaşa katılanları öven “Müminlerden oturanlarla cihat edenler müsavi ol­mazlar.” mealindeki Nisâ Sûresi’nin 95. âyet-i kerimesi nazil olduğunda Pey­gamberimiz, Hz. Zeyd bin Sâbit’e kalem ve kâğıt getirmesini söyleyerek âyeti yazmasını söyledi.

Orada hazır bulunan, İbni Ümmü Mektûm, Peygamberimize, “Ey Allah’ın Resûl’ü, cihada gücüm yetseydi ben de gider­dim, fakat âmâyım!” dedi. Bunun üzerine gelen vahiyle Allah, ‘özür sahibi olanlar müstesna’ cümlesi ile mazereti ve özrü olanlara cihadın farz olmadığı bildirildi.

Bu ruhsata rağmen İbni Ümmü Mektum bazı savaşlara katılmıştır. Hz. Ömer devrinde meydana gelen Kadisiye Savaşı’na Hz. İbni Ümmü Mektûm da katılmıştı. Sırtında zırhı, elinde siyah bir sancak bulunuyordu. Mücahitlere şevk veriyor, cesaretlerini artırıyor, gür sesiy­le de düşmanı ürkütüyordu. Savaş sona erdiğinde şehitler arasında İbni Ümmü Mektûm (RA)da vardı. Allah ondan razı olsun!

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir