Manisa’nın Turgutlu ilçesinde 1924 yılında dünyaya gelen Cafer Sadık Çim, Turgutlu Risale-i Nur Talebelerinin öncüleri arasında yeralmıştır. 17 yaşında PTT’de işe giren Cafer Sadık daha sonra telgraf memuru olarak çalışmaya başlar.

Muhtelif il ve ilçelerde görev yapan Cafer Sadık Çim, 1952 yılında Urfa’ya tayin edilir. Zübeyr Gündüzalp’ın da tayini bir süre sonra Urfa’ya çıkar. Zübeyr Gündüzalp ile mesai arkadaşı olur. Zübeyr Ağabey’den çok istifade eden Cafer Sadık Çim, Risale-i Nur’ları okumaya ve onlara kendi malı sahip çıkmaya başlar.

Urfa’da bulunan Abdullah Yeğin, Salih Özcan ve Hüsnü Bayram’ı da tanıdığını bunun tamamen bir tanışma olduğunu dile getiren Cafer Sadık, ”Urfa’ya tayin olan Zübeyr Ağabey’in teşviki ile Risale-i Nur hizmetinin içine girdim ve ondan ders almaya ve Urfa’da bulunan Balıklı Göl dershanesine de gitmeye başladım.”

Cafer Sadık Çim, Risale-i Nur’u ilk tanıdığı ve Zübeyr Ağabey ile olan ilişkilerini ise şöyle anlatır:

”Ben o yıllarda yani Zübeyr Ağabey geldiği zamanlar, boynumda kravat, başımda fotör, parmağımda C.Çim yazılı şövalye yüzük ve birde altından nişan yüzüğüm elimde vardı. Zübeyr Ağabey bana hiçbir şey demeden sadece iman hakikatlerini anlatırdı. Zaten bana karışsa belki de hizmetin içine giremezdim. Çünkü yaşantım öyleydi. Zübeyr Ağabey, çok mütevaziydi. Dairede iki kişinin işini yapar, işinin dışında devamlı Risale-i Nur’ları yazardı. Nöbeti olmadığı zaman dershanede risalelerle meşgul olurdu. Devamlı Üstad Hazretleri ile irtibatlıydı. Urfa’ya gelişi, Risale-i Nur’ların Suriye, Irak, Mısır gibi İslam alemine göndermekti. Yazılan risaleleri cilt haline getirip, İslam alemine gönderiyorlardı. O zamanlar omuzlarına kadar saçları vardı. Saçlarını niye uzatıyorsun diyenlere, ”Sünnet olduğu için” derdi. Daha sonra ise saçlarını kesti. Maaşının içinden kırk para bile almadan tamamını hizmete gönderirdi. Urfa dershanesinin masraflarını karşılardı. Bize daima ”Benim maaşım bitsin sizden öyle alırım.” derdi. Çok faziletle bi insandı. Sonra benim tayinim Dikili’ye çıktı. Urfa’dan ayrıldım.

Urfa’dan Dikili’ye gelirken bir çanta dolusu Risale-i Nur getirdim. O zaman risaleler elle veya daktilo ile yazılıyordu. Zübeyr Ağabey o zaman bana tembih etti. ”Kardeşim Risale-i Nur’u verdiğin kimselere önce okumaları için yemin ettir. Ondan sonra ver.” demişti. Dikili de fazla kalmadım. Tayinim Turgutlu’ya çıktı. Memleketime gelince ev dersleri şeklinde hizmete başladık. İşte o gün bugün Risale-i Nur hizmetine devam ediyoruz.

1957 yılında Salih Özcan bana telefon etti. ”Ben Üstad’a gidiyorum.” diye. Beraber Üstad Hazretlerini ziyaret gittik. Sabah namazını kıldıktan sonra Üstad Hazretlerinin evine gittik. Üstad bizi kabul etti. Yanında Ceylan, Bayram ve Tahiri Ağabey vardı. Ders yapıyorlardı. Ders bitince Üstad bana sarıldı ve alnımdan öptü.

Üstad, bana ”Risale-i Nur’ları okuyor musun?” dedi. ”Okuyorum Üstadım”. dedim.
”Hangilerini okudun?.” ”Mektubat, Lem’alar, Asa-yı Musa’yı ukudum efendim.” dedim.
”Nasıl okuyorsun?” dedi. ”Lugata bakarak okuyorum efendim.” dedim. ”Lugatı nerden buldun?” dedi.
”Mustafa Özön’ün lugatıyla okuyorum, Üstadım” dedim. ”Oku, fakat manasına girmeye çalış.” dedi. Daha sonra Üstad Hazretleri bana döndü:
”Seni Otuz senelik talebeliğe kabul ettim. Valideni de talebeliğe babanı da kardeşliğe kabul ediyorum.” dedi. Babam 1945 de vefat etmişti. Validem ise risaleleri okuyordu. Biz o gün üç defa Üstad Hazretlerini ziyaret ettik.”(Derleme, Ö.Özcan Ağabeyler anlatıyor)

Ömrünü Risale-i Nur dairesinde geçiren Cafer Sadık Çim 1 Ağustos 2020 de vefat etmiştir. Turgutlu Yeni, Kabristanına defnedilen Cafer Sadık Çim’e, Allah’tan rahmet dileriz.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir