OKUMUŞ İNSAN DA İNANÇ EKSİKLİĞİ

Neden, okumuş insanlarda iman ve inanç eksikliği fazla. Okumuş kişilerin iman konusundaki aşırı inanmama hali yaşamalarının altında yatan sebebler ne olabilir?

“Tam mânâlarıyla mefhumlarını kavramak iktidarında olmadığım o yüksek eserlerinizi fırsat buldukça okuyorum. İrşâd-ı âliyeleri unutulmaz ve şâheser hâtıradır. Mezarıma kadar dinî akidelerinizin esîri ve kurbanıyım. Üstadım, sizin Sözler’iniz benim dinî muhayyelemi cidden değiştirdi. Ve daha sevimli bir mecrâya sevk etti. Şimdi bendeniz, doktorların düşündüğü gibi düşünmüyorum.” [Doktor Yusuf Kemal](Barla Lahikası, 62 Mektub)

Okumuş ve eğitimli insanların içinde bulundukları durumu en iyi tahlil eden, Doktor Yusuf Kemal’in, Barla Lahikasında yer alan şu cümlesidir. ”Şimdi bendeniz, doktorların düşündüğü gibi düşünmüyorum.” ifadesi genel anlamda, eğitimli insanların durumuna işaret eden bir incelik. Yani bize okullarda olumsuz felsefenin dersleri verildi. Biz, İslamı öğrenemedik ve dine yabani olumsuz bir eğitimle yetiştirildik, demekte.

Okumuş ve eğitimli insanlarda, “ben bilirim” havası ve enaniyet fazla geliştiği için, onlar  çok açık hakikatleri bile görmek istemezler. Bu yüzden ilim sahibi insanlarda, iman esasları ve inanmamanın tamiri güçtür. İlimden gelen enaniyet ve kibir, insanın küfre girmesine sebeb olabilir. Dünyada olduğu gibi, ülkemizde de bu asrın en büyük kafirleri ilim ehli içinden çıkmıştır.

İnsanın düşünce yapısını ve fikir alemi iki şekilde gelişir. Birisi akıl ile dış alemden alınan bigiler, diğeri ise kalb ile elde edilen bilgilerdir. İnsan Allah’a iman ederse, dış alemden gelen bilgileri kalb ile değerlendirir ve buna göre bir şekil verir. İman edilince, vahyin terbiyesi de devreye girip aklı ve kalbi terbiye eder. Allah insanı akıl ve kalb olmak üzere iki fıtrat ile yaratmıştır. Dış alemden gelen bilgiler akıl da toplanır, iç alemde kalbte bu bilgiler kontrol ve tasfiye görür. Neticede ortaya dünya ve ahiret için faydalı bilgiler çıkar ve imanı genişler.

Dış alemden insana tonlarca veri ve bilgi akar, ama kalbi karanlık içindeyse bu ilmin bir faydası olmaz. Sadece dünya işlerinde geçerli olur. İnsan kalbinde yer alan, kibir ve enaniyet, Vahiy ile, İslam terbiyesi ile, terbiye edilmezse karanlık içinde  kalır. İlmin yanında kalb aydınlığı da gerekir. Bir adam kainatın bütün ilimlerini bilse ve anlasa, kalbindeki o basiret ve idrak nuru yoksa, hepsi boşa çıkar, imana dönüşmez.

İnsan aklı ve kalbi ile birlikte düşünür ve karar verir. İkisi uyum içinde olursa netice alınır, yoksa biri çalışır diğeri çalışmaz ise, netice tek taraflı olur. Göz maddeyi görür, anlama ve kavrama yeteneği ise röntgen şuaı gibi maddenin mahiyetini seyreder ve oradaki marifet şualarını toplar.

İşte ilim adamlarının maddi gözü maddi ilimleri görüyor, ama kalbi gözleri o ilimlerin içindeki ilahi sırları göremediği için imana gelmiyor. Dünyanın en ünlü ilim adamı da olsa imanı yoksa, ilmi ona faydasızdır.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir