İNSAN NEFSİ ŞÖHRETTEN HOŞLANIR

”Evvelâ, rıza-yı İlâhî ve iltifat-ı Rahmânî ve kabul-ü Rabbânî öyle bir makamdır ki, insanların teveccühü ve istihsânı, ona nisbeten bir zerre hükmündedir. Eğer teveccüh-ü rahmet varsa, yeter. İnsanların teveccühü, o teveccüh-ü rahmetin in’ikâsı ve gölgesi olmak cihetiyle makbuldür; yoksa arzu edilecek bir şey değildir. Çünkü kabir kapısında söner, beş para etmez.

Hubb-u cah hissi eğer susturulmazsa ve izale edilmezse, yüzünü başka cihete çevirmek lâzımdır. Şöyle ki:

Sevab-ı uhrevî için, dualarını kazanmak niyetiyle ve hizmetin hüsn-ü tesiri noktasında, gelecek temsildeki sırra binaen, belki o hissin meşru bir ciheti bulunur.

Meselâ, Ayasofya Camii, ehl-i fazl ve kemalden mübarek ve muhterem zatlarla dolu olduğu bir zamanda, tek tük, sofada ve kapıda haylâz çocuklar ve serseri ahlâksızlar bulunup camiin pencerelerinin üstünde ve yakınında ecnebîlerin eğlence-perest seyircileri bulunsa, bir adam o cami içine girip ve o cemaat içine dahil olsa; eğer güzel bir sadâ ile, şirin bir tarzda, Kur’ân’dan bir aşir okusa, o vakit binler ehl-i hakikatin nazarları ona döner, hüsn-ü teveccühle, mânevî bir dua ile o adama bir sevap kazandırırlar. Yalnız haylâz çocukların ve serseri mülhidlerin ve tek tük ecnebîlerin hoşuna gitmeyecek.

Eğer o mübarek camiye ve o muazzam cemaat içine o adam girdiği vakit, süflî ve edepsizce fuhşa ait şarkıları bağırıp çağırsa, raksedip zıplasa, o vakit o haylâz çocukları güldürecek, o serseri ahlâksızları fuhşiyâta teşvik ettiği için hoşlarına gidecek ve İslâmiyetin kusurunu görmekle mütelezziz olan ecnebîlerin istihzâkârâne tebessümlerini celb edecek. Fakat umum o muazzam ve mübarek cemaatin bütün efradından bir nazar-ı nefret ve tahkir celb edecektir. Esfel-i sâfilîne sukut derecesinde nazarlarında alçak görünecektir.”(Mektubat, 29 ncu Mektub)

İnsan nefsi şöhretten çok hoşlanır; Üstad Hazretleri nefsin bu damarını iyi bildiği için, dikkatimizi çekiyor,gerçek şöhretin Allah’ın rıza makamı olduğunu, yalancı şöhreti ise insanların verdiğine işaret edip, o şöhret ise ”Çünkü kabir kapısında söner, beş para etmez.” diyerek nefsimizi susturuyor.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, her insan da az veya çok varolan bu makam, mevki, şöhret arzusunu da, insanlardan Allah’a yöneltilmesinin yolunu da bizlere öğretiyor.

Üstad Hazretlerinin ortaya koyduğu gerçeklere göre, hakiki şöhret, Allah’ın rızasını kazanıp insanların vereceğine önem vermemek, mahşerde herkesin önünde berat senedini almaktır.

Risale-i Nur ve Üstad Hazretlerinden alınan derse binaen, hakiki şöhret, İman ve Kur’an hizmeti yolunda cesurca yürüyüp, İslam kahramanı olmak ve ahirette, Peygamber Efendimiz Aleyhisselatü Vesselamın, seni Allah adına ve hesabına karşılayıp, sana ümmetim demesi ve seni bağrına basmasıdır.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir