EN ZENGİN EN FAKİR

”Bu gidişata, icraata bak: Nasıl en fakir, en zayıftan tut, ta herkese mükemmel, mükellef erzak veriliyor. Kimsesiz hastalara çok güzel bakılıyor. Hem gayet kıymettar ve şahane taamlar, kaplar, murassâ nişanlar, müzeyyen elbiseler, muhteşem ziyafetler vardır. Bak, senin gibi sersemlerden başka herkes vazifesine gayet dikkat eder. Kimse zerrece haddinden tecavüz etmez. En büyük şahıs, en büyük bir itaatle, mütevaziâne bir havf ve heybet altında hizmet eder. Demek, şu saltanat sahibinin pek büyük bir keremi, pek geniş bir merhameti var. Hem pek büyük izzeti, pek celâlli bir haysiyeti, namusu vardır.

Halbuki kerem ise, in’âm etmek ister. Merhamet ise ihsansız olamaz. İzzet ise gayret ister. Haysiyet ve namus ise, edepsizlerin te’dibini ister. Halbuki şu memlekette o merhamet, o namusa lâyık binden biri yapılmıyor. Zalim izzetinde, mazlum zilletinde kalıp buradan göçüp gidiyorlar. Demek bir mahkeme-i kübrâya bırakılıyor.”(Sözler, Onuncu Söz, İkinci Suret)

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bu surette mümin zatı dile getiriyor. Mümin zat, diğerine bak diyor, en fakirden, en zengine mükemmel erzak veriliyor. Bebekler fakir ama, en güzel rızık anne sütü onlara veriliyor. Meyve kurtları, balıklar en rahat rızık onların. Sadece insana irade verildiği için, zaruri rızkı dışındaki rızkı garanti altında değil. En güzel kap ve tatlar ise,çilek kabı ve tadı ayrı, portakal ayrı,elma ayrı, dünya mutfağındaki her bir ürünün kabı,tadı, nişanı, kokusu ayrı. Herbir nimetin süslü elbiseleri var, muhteşem zifayetler, bağlar, bahçeler sebze ve meyve dolu.

Üstad Hazretleri, “Kimsesiz hastalara çok güzel bakılıyor.” ifadesi ile de nasıl yeryüzünde yaşayan bütün canlıların rızıkları en mükemmel bir şekilde Allah tarafından temin ediliyorsa, aynı şekilde bu canlılar hastalandığı zaman yeryüzünü büyük bir eczaneye çevirip, onlara şifa dağıtanın da  yine Allah olduğunu söylüyor.

Yeryüzü adeta büyük bir ecza deposu gibidir; her derde deva bu ecza deposunda istif edilmiştir. Canlılara düşen; sadece bu depodaki eczaları güzelce kullanmaktır. Bu işlerin hepsi bir fiili gösterir, fiilde rastgele olur mu? Olmaz. Bütün bunlar bir Kerim ve Rahim olan Allah’ı gösterir. Dershaneye geldik. Müthiş güzel koku var. Güzel bir yemek yapılmış, hemen sorarız bu yemeği kim yaptı? Kendi kendine oldu desek, buna inanan olurmu? İşte dünyadaki bu leziz nimetleri bize ikram eden Kerim ve Rahim şefkatli biri var.

Kainattaki bu nimetleri ve insana olan bu hizmeti görüp Kerem sahibi, Kerim bir Allah’ı inkar etmek mümkün mü? Değil. Öyleyse bu ismin gereği olan ahireti kabul etmek gerekir. Zira mazlum zilletinde, zalim izzetinde kalıp, ikisi de göçüp ahirete gidiyor. Demekki, hesap ahiret hayatında görülecek.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir