DOKTORLARA TAVSİYE

İnsan maddi hastalıklara maruz kaldığı gibi, manevi hastalıklara da tutulur.Hastalık ve musibetler Kur’an talebesi insanlar için, bir tesadüf değil Şafî Hakiki tarafından insana gönderilen bir hediye, bir ikaz veya bir ihsandır.

Kainatın yaratılmasındaki gaye,esmayı görmek ve göstermek olduğundan musibetlerde bu gayeye yöneliktir.İnsan, bu hallerle Allah’ın birçok isimlerinin tecellisini üzerinde görebilir.

Üstad Hazretlerine göre,”asıl musibet dine gelen musibettir. Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemal bulur, terakki eder, netice verir,tekemmül eder, vazifeyi hayatiyeyi yapar.”

Hastalıkla hayatının lezzetini kaybedenlere ise Üstad Hazretleri, ” Şu dar-ı dünya meydanı imtihandır ve dar-ı hizmettir, lezzet ve ücret ve mükafat yeri değildir” diye hitap etmekte.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Barla Lahikasında bir doktora yazdığı mektubunda,bakın o doktorun şahsında bütün doktorları nasıl ikaz edip,onların neler yapması gerektine işaret ediyor:

” Hakikat nazarında herkesten ziyade hasta olan, maddî ve gâfil doktorlardır. Eğer eczahane-i kudsiye-i Kur’âniyeden tiryâk-misâl imanî ilâçları alabilseler, hem kendi hastalıklarını, hem beşeriyetin yaralarını tedavi ederler, inşaallah. Senin şu intibahın senin yarana bir merhem olduğu gibi, seni dahi doktorların marazına bir ilâç yapar.

Hem bilirsin, meyus ve ümitsiz bir hastaya manevî bir tesellî, bazan bin ilâçtan daha ziyade nâfidir. Halbuki, tabiat bataklığında boğulmuş bir tabip, o biçare marîzin elîm ye’sine bir zulmet daha katar. İnşaallah bu intibahın seni öyle biçarelere medar-ı tesellî eder, nurlu bir tabip yapar. Bilirsin ki, ömür kısadır, lüzumlu işler pek çoktur. Acaba benim gibi sen dahi kafanı teftiş etsen, malûmatın içinde ne kadar lüzumsuz, faidesiz, ehemmiyetsiz, odun yığınları gibi câmid şeyleri bulursun. Çünkü ben teftiş ettim, çok lüzumsuz şeyleri buldum. İşte o fennî malûmatı, o felsefî maarifi faideli, nurlu, ruhlu yapmak çaresini aramak lâzımdır. Sen dahi Cenâb-ı Haktan bir intibah iste ki, senin fikrini Hakîm-i Zülcelâlin hesabına çevirsin, tâ o odunlara bir ateş verip nurlandırsın. Lüzumsuz maarif-i fenniyen, kıymettar maarif-i İlâhiye hükmüne geçsin.

Zeki dostum, kalb çok arzu ederdi, ehl-i fenden envâr-ı imaniyeye ve esrar-ı Kur’âniyeye iştiyak derecesinde ihtiyacını hissetmek cihetinde Hulûsi Beye benzeyecek adamlar ileri atılsın. Hem madem Sözler senin vicdanınla konuşabilirler. Herbir Sözü, şahsımdan değil, belki Kur’ân’ın dellâlından sana bir mektuptur ve eczahane-i kudsiye-i Kur’âniye’den birer reçetedir farz et. Gaybûbet içinde hâzırâne bir musâhabe dairesini onlarla aç.

Hem arzu ettiğin vakit bana mektup yaz. Ben cevap yazmasam da gücenme. Çünkü eskiden beri mektupları pek az yazarım. Hattâ üç senedir kardeşimin çok mektuplarına karşı bir tek yazdım.
Said Nursî”(Barla Lahikası, 68 nci Mektub)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir