BEYLERBEYLİ SÜLEYMAN HÜNKAR

Süleyman Hünkar, Denizli’nin Sarayköy ilçesi Beylerbeyi köyünde 1919 yılında dünyaya gelmiştir. 1938 yılında ilk defa ağabeyin nişanlısını kaçırmak isteyen kişiyi silahla vurarak yaralayan Süleyman Hünkar, Denizli hapsine girer. Denizli Cezaevinde çıkan olaylar sonrası önceki suçundan aldığı yedi ay ceza yeni yaralamalarla beraber üç sene sekiz aya çıkar. Daha sonra yine meydana gelen olaylarda bir kişinin ölümü üzerine Süleyman ve arkadaşlarına 18 er sene ceza verilir. Böylece cezası 21 yıl 8 aya çıkar.

Denizli Cezaevinin koğuş ağası Süleyman Hünkar’ın hayatı ise 1943 yılının güz mevsiminde değişir. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri o yıl Denizli Hapsine alınır ve buraya getirilir. Üstad Bediüzzaman Hazretleri, hapse gelmeden önce Savcı Yardımcısı, Hapishane Müdürü, Doktor, Başgardiyan, Başçavuş ve diğer yetkililer, koğuş agalarını toplayıp onlara ”Şarktan bir bektaşi geliyor. Bununla kimse konuşmayacak, konuşanlara dayak attıracağız, işkence yapacağız.”diye konuşurlar.

Üstad Hazretlerinin ismini ilk defa duyan Süleyman Hünkar’ı bir merak sarar. ”Acaba gelen kimdir? Nasıl bir insandır?”Birkaç gün sonra cezaevinin avlusunda oturan Süleyman, kapıdan içeri giren Üstad Hazretlerini görür. Süleyman’nın yakınına kadar gelen Üstad Hazretleri, selam verip yanındaki iskemleye oturur. Süleyman, ”Hoşgeldiniz hocam” der. Üstad, ”Hoş bulduk evladım”der. Süleyman’ın içini bir sıcaklık sarar anlatılması güç bir duygu içine girer zira Üstad Hazretlerinin ona hitabındaki şefkatli his onu sımsıkı sarıverir. Süleyman, bu halde Üstad’a döner, ”Çay, kahve ne arzu edersiniz?” diye sorar. Üstad, ”Kahve değil, senin bir çayını içerim.” der. Hemen koğuştan taze sıcak çay gelir. Süleyman, Üstad Hazretlerinin elini öper birkaç gün sonra diğer mahkumlarda elini öper. Üstad Hazretleri, onlara ”Kardeşlerim benim yüzümden zarar görmeyin, laf duyarsınız, işkence çekersiniz.” diye konuşunca. Süleyman, ”Hayır hocam siz hiç üzülmeyin, biz korkmayız. Her şeye razıyız.”der.

Süleyman Hünkar’ın bu olaydan sonra cezaevi hayatı değişir. İslami açıdan uygun olmayan yaşantısını terk eder, nur talebesi olur. Önce abdest almayı, namaz kılmayı öğrenir. Üstad Hazretleri, Süleyman’ı kahramanlığı doğru sözlü olmasından dolayı onu bütün nur talebelerinin ihtiyaclarına yardımcı olmakla görevlendirir. Denizli Hapishanesinde telif edilen Meyve Risalesinde Süleyman büyük hizmetler yapar. 1950 yılında Demokrat Parti’nin çıkardığı afla Süleyman tahliye olur.

Denizli’de hayatını sürdüren Süleyman Hünkar, 1953-54 yılları arasında Üstad Bediüzzaman Hazretlerini Isparta’da ziyarete gider. Kapıyı çalar. İki talebe kapıyı açar, Üstad’ın hasta olduğunu ziyaretçi kabul etmediğini söylerler. Süleyman onlara ”Siz Beylerbeyli Süleyman geldi, deyin”der. Kapı açılır, Üstad, onu gözlerinden öper, oturur çay içerler. Üstad Hazretleri, ona şöyle hitap eder:

”Kardeşim, bizim vaktimiz az. Üç gün misafir kalmanı isteriz. Fakat ben rahatsızım.” Süleyman, Üstad’ın elini öper ve oradan ayrılır.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Süleyman Hünkar’ın Denizli Hapishanesindeki hizmetlerini daima yad eder, Emirdağ Lahikasında yer alan bir mektubu şöyledir:

”Ben Denizli gibi, az bir zamanda, bize ve Risale-i Nur’a metin kahraman sahipleri ve kardeşleri verdiği için, elimden gelse, kemâl-i sürur ve sevinçle onların mübarek hapishanesinde bakiye-i ömrümü geçirmek istiyorum. Bizimle çok alâkadar ve hapishanede görüştüğümüz veya bana hizmet eden Beylerbeyli Süleyman ve Tavaslı Mehmed Çavuş gibi ne kadar dostlar varsa, hepsine çok selâm ediyorum ve her vakit mânevî kazançlarımıza ve dualarımıza dahildirler. Ve Feyzi’nin mektubunda isimleri bulunan zâtlara bilhassa birer birer selâm ve umumunun Ramazanlarını ve leyle-i Kadirlerini ruh u canımızla tebrik ediyoruz.

Milâslı Halil İbrahim, hakikaten Risale-i Nur’un demir gibi metin ve sarsılmaz bir şakirdidir. O kasaba onunla iftihar etmeli. Hem o zatın, hem Hasan Feyzi’nin haddimden yüz derece ziyade hüsn-ü zanları neticesinde yazdıkları parlak manzum iki parçayı, Risale-i Nur’a hitap ediyorlar ve benim ehemmiyetsiz şahsımı perde ve ârizî bir ünvan olarak yapmışlar diye kabul ediyorum. Yoksa benim ne haddim var ki o meziyetlere sahip olayım. Hem ona, hem Risale-i Nur’un avukatı Ahmed Feyzi’ye ve arkadaşlarına ve eski kahraman kardeşlerimizden Şefik’e çok selâm ve dua ediyoruz.”(Emirdağ Lahikası)

Beylerbeyli Süleyman Hünkar, 1998 yılında vefat eder, köyünün toprağına defnedilir. Kendisine Allah’tan rahmet dileriz.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir