NURUN KAHRAMANI AVUKAT BEKİR BERK
Bekir Berk, 1926 yılında Ordu’nun Uzunhisar’a bağlı Delikkaya köyünde doğdu. İlk ve Ortaokulu İstanbul’da okudu, liseden Balıkesir’de mezun oldu. 1951 yılında İstanbul Hukuk Fakültesinden mezun olup avukatlık yapmaya başladı.
Demokrat ve milliyetçi kimliğiyle tanınan Bekir Berk’in hayatında ki, dönem noktası 1958 yılında Isparta Milletvekil Tahsin Tola’nın telefonu ile değişti.
1958 yılında Ankara’da başta Zübeyr, Sungur, Tahiri, Bayram, Ceylan, Rüştü Çakın, Mustafa Cahid Türkmenoğlu, M. Emin Birinci, Cemaleddin Günel, Ahmet Kalgay Ural olmak üzere 10 kahraman Ankara’da tutuklanıp Ulucanlar Hapishanesine atılır.
Günlerden bir gün Bekir Berk’in telefonu çalar. Arayan üniversite yıllarından tanıdığı Tahsin Tola’dır. Konuyu açar. Zübeyr Gündüzalp, Tahiri Mutlu ve diğer Nur Talebelerinin Ankara’da tutuklandıklarını anlatan Tola,”Kardaşım!Bu davayı alabilir misin?”der. Davanın mahiyetini sorar. Üstad Bediüzzaman Said Nursi aleyhinde ki, neşriyata karşı beyanname yayınlamak olduğunu öğrenince, Bekir Bey,”Şimdi olmadı Tahsin Abi! Ne demek davayı alabilirmisin? Ankara’ya gel. ”Bu davayı al.” diyeceksin.”der.
Hemen Ankara’ya giden Bekir Berk, Tahsin Tola ile beraber Ulucanlar Hapishanesine gider ve mahkumlarla görüşür. Nur Talebelerinin halleri kendisini çok etkiler, hapiste kalmalarına gönlü razı olmaz. ”Arkadaşlar! der, sizi biran önce hapisten çıkarmaya mı çalışayım, yoksa inandığınız davayı mı savunayım?” der. Nur Talebeleri hepbir ağızdan haykırır:
”Bizler 10 sene yatmaya razıyız, siz Risale-i Nur’un savunduğu iman davasını savunun!’ Vekaletler alınır ve Bekir Berk’in Nur Davası avukat yolculuğu başlar. İkinci müdafaa sonrası Ankara Ağır Ceza Mahkemesi, maznunlar için ittifakla tahliye kararı verir.
Ankara Mahkemesinin tahliye kararı sonrasında Üstad Bediüzzaman Hazretleri Bekir Berk’i görmek ister. Arabayla Isparta’ya gelen Bekir Berk, Üstad Hazretlerinin huzuruna çıkar. Zübeyr, Tahiri, Sungur, Ceylan Ağabeylerle beraber odada Üstad’la görüşür. Üstad kendisine hayat hikayesini anlatmasını ister. Onu dinledikten sonra kendi hayat hikayesini anlatır. Ve sonunda, ”Kardeşim!Seni bana Allah gönderdi, seni 40 senelik talebeliğe kabul ediyorum.”der. Sonra da ”Sen hoş gelmişsin safa gelmişsin kardeşim”diyerek görüşmenin bittiğini ifade eder. Bekir Berk Ağabey bu görüşmeden sonra 7 defa daha Üstad Hazretleri ile görüşür. Ankara ve İstanbul’da olmak üzere Üstad Hazretleri, kendisine vekalet verir.
1959 yılında Ankara’da Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ile görüşen Bekir Berk’e, Üstad, ”Seni en büyük kahraman ilan ediyorum.”der.
Bekir Ağabey, 1958 yılında başladığı Risale-i Nur davası avukatlığı yüzlerce binlerce mahkeme ile devam eder. Her türlü zahmet ve zorluklara gögüs gerer, Türkiye’nin neresinde olursa olsun Nur davasına yetişmeye çalışır. Kar yağar, yolları kızakla aşar, yol kapanır merkep sırtında mahkeme salonlarına yetişir. Allah’ın izniyle 1960 ile 1970 yılları arasında açılan binlerce davaya katılır. Binlerce beraet kararı alır. Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin hayatta iken söylediği, ”Seni bana Allah gönderdi!” iltifatını gerçeğe dönüştürür. O yıllarda kendisine bir hakimin ”Neyine güveniyorsun Bekir Berk?” demesine, çantasını açıp kefenini çıkaran Bekir Berk, ”Buna güveniyorum.” diye cevap verir.
1969-71 yılları arasında İstanbul’da Çemberlitaş’taki yazıhanesine zaman zaman gider ve kendisine daktilo ile mahkeme müdafaalarını yazmaya yardım ederdim. Birlikte saatlerce çalışır, gireceği mahkemelerin dosyalarını hazırlardık. Çok titiz, düzenli çalışır en küçük bir ayrıntıyı bile gözardı etmezdi. İmanlarını kurtarmak için Nur Risalelerini okuyup hapse atılan saf masum vatandaşların halleri karşısında üzülür, biran önce onların hapisten kurtarmaya gayret ederdi. Mahkemeye ve savcıya göre savunma yapar kimi zaman munis yumuşak dille, bazen de yeri göğü inletir gibi şiddetli konuşmalar yapardı.
1971 yılında Bekir Berk’te Risale-i Nur davasından mahkemelik olur. 1971 yılında İzmir Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından hapis cezasına çarptırılır.
Hapisten çıktıktan sonra Suudi Arabistan’a gider. Cidde Radyosunda Türkçe yayınlar bölümünde Risale-i Nur ile ilgili yayınlar yapar. 1989 yılında buradan emekli olur. 1988 yılında gırtlak kanserine yakalanır. Bir müddet İngiltere’de tedavi görür sonra İstanbul’a gelir ve hayatını burada devam ettirir. Fatih de tedavi gördüğü hastahanede 14 Haziran 1992 yılında vefat eder. Kendisine Allah’tan rahmet dileriz.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!