ÜÇ KİŞİYLE YAPILAN GÖRÜŞME
Meşveret,bir konuda yapılan fikir alışverişi sonunda alınacak karar için yapılan toplantı.Meşveret,ehil,bilgili ve yeterliliği olan en az üç kişiden meydana gelen heyetle yapılan görüşmelerin adıdır.
Kuvvetin en büyüğü ihlastır.Sonra birlikte yapılan dayanışmadır. En güçlü hayat dayanışması ise meşverettir. İki akıl,bir akıldan üstündür. En küçük işte dahi bereket aranıyorsa, mutlaka meşrevet yapmalı ve heyetin gücünden istifade edilmelidir.
”Onlarla meşveret et.” (Al-i İmran Suresi, 159 ncu ayet) meşvereti emretmektedir.Hem ayatı Kur’an’iye başlarında ve sonlarında beşeri aklına havale eder,”Aklına bak” der. Fikrine, kalbine müracaat et,meşveret et,onlarla görüşki,hakikatı bilesin” diyor. Efendimiz (ASM)in birçok konuda sahabelerle,meşveret yapmış ve alınan kararları uygulamıştır.
Resûl-i Ekrem (ASM)’in kendi reyine muhalif olarak çoğunluğun reyine uyduğu bir vakıadır. Nitekim, Uhud savaşında önce Hz. Peygamber (ASM) savaş hakkında ashabıyla müşavere etmiş, kendi re’yi Medine’de kalıp müşrikleri karşılamak iken, cemaatin ekseriyetinin re’yine uymuştur.
Meşveret emrinin peşine ise ”Kesin karar verildiğinde ise, Allah’a dayan.” (Al-i İmran,159) emri işin uygulama yönünü emretmektedir. Karar verilmişse artık uygulamaya geçilmelidir. Tereddüd olmamalı,emin ve kararlı bir şekilde,meşverette alınan kararlar uygulanmalıdır.
Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, müslümanların saadeti için ”islama uygun meşvereti”emrediyor.Sağlıklı düşünüp, selamete ermek için dinin ahkamına uygun hareket etmek durumundayız.Herkesin usulü,tarzı,ifadesi kararı kendini bağlar, bize düşen buna saygı duymaktır. Keza aynı saygıyı karşı taraftan da beklemek hakkımızdır. Meşveret hak ve hakikatın ortaya çıkması,isabetli karar alınması için yapılır. Cemaate değer verildiğini gösterir,onların da gayret ve şevkiyle o işin birlikte yapılmasını sağlar.Üstad Hazretlerinin bu konuda ki,görüşleri ise şöyledir:
”Yaşasın sıdk! Ölsün yeis! Muhabbet devam etsin! Şûrâ kuvvet bulsun! Bütün levm ve itâb ve nefret, hevâ hevese tâbi olanlara olsun. Selâm ve selâmet, hüdâya tâbi olanlar üstüne olsun. Âmin.
Eğer denilse: Neden şûrâya bu kadar ehemmiyet veriyorsun? Ve beşerin, hususan Asya’nın, hususan İslâmiyetin hayatı ve terakkisi nasıl o şûrâ ile olabilir?
Elcevap: Nurun Yirmi Birinci Lem’a-i İhlâsında izah edildiği gibi, haklı şûrâ ihlâs ve tesanüdü netice verdiğinden, üç elif, yüz on bir olduğu gibi, ihlâs ve tesanüd-ü hakiki ile, üç adam, yüz adam kadar millete fayda verebilir. Ve on adamın hakikî ihlâs ve tesanüd ve meşveretin sırrıyla, bin adam kadar iş gördüklerini, çok vukuat-ı tarihiye bize haber veriyor. Madem beşerin ihtiyacatı hadsiz ve düşmanları nihayetsiz, ve kuvveti ve sermayesi pek cüz’î; hususan dinsizlikle canavarlaşmış, tahribatçı, muzır insanların çoğalmasıyla, elbette ve elbette, o hadsiz düşmanlara ve o nihayetsiz hâcetlere karşı, imandan gelen nokta-i istinad ve o nokta-i istimdad ile beraber hayat-ı şahsiye-i insaniyesi dayandığı gibi, hayat-ı içtimaiyesi de yine imanın hakaikinden gelen şûrâ-yı şer’î ile yaşayabilir, o düşmanları durdurur, o hâcetlerin teminine yol açar.”(Hutbe-i Şamiye)
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!