SİKKE ve MÜHÜR

Risale-i Nur’un birçok yerinde Sikke ve Mühür anlatılıyor. Sikke ve mühür aynı manada mıdır?

Sikke,daha ziyade paranın üzerine vurulan damgaya verilen isimdir. Paranın nereye ve kime ait olduğunun bilinmesi için konulan işarettir. Mühür manasına da kullanılır.
Mühür eskiden imza yerine basılan yazılı damga, günümüzde ise bir yazının kime ve hangi makama olduğunu gösteren damgadır.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ise, sikke ve mühürü birçok risalelerde Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren deliller üzerinde göstererek bizim dikkatimize sunuyor.

Kainattaki hayvan ve bitki türleri hepsi Cenab-ı Hakk’ın ordusunun birer mensubu. Hepsinin elbisesi ayrı, silahı ayrı,erzakı, talimi,izni, paydosu birbirinden farklı. Milyarlarca insanın parmağındaki izi farklı,sesi, kokusu, DNA’sı hepsi farklı. Fakat her eserde de sanatkarı olan Allah’ı gösteren tevhid işareti, mührü aynı. Nasıl para basılan yerde değişik değişik paralar basılır ama, üstünde aynı mühür bulunur. Bu da o paranın kime ve nerede basıldığını gösterir. Mühür de yazının sonuna vurulur ve yazı kiminse mührü vuran odur.

Meyve, ağaç mektubunun sonuna vurulan mühürdür. Ağacı yazan, meyveyi yapan Allah’tır.

”Evet, herşeyin yüzünde, cüz’î olsun küllî olsun, zerrattan tâ seyyarata kadar öyle bir sikke var ki, âyinede güneşin cilvesi güneşi gösterdiği gibi, öyle de, o sikke âyinesi dahi, Şems-i Ezel ve Ebede işaret ederek vahdetine şehadet eder. O hadsiz sikkelerden pek çokları Siracü’n-Nur’da tafsilen beyan edildiğinden, burada yalnız kısa bir işaretle üç tanesine bakacağız. Şöyle ki:

Mecmu-u kâinatın yüzüne, envâın birbirine karşı gösterdikleri teavün, tesanüd, teşabüh, tedahülden mürekkep geniş bir sikke-i vahdet konulduğu gibi, zeminin yüzüne de, dört yüz bin hayvanî ve nebatî taifelerden mürekkep bir ordu-yu Sübhânînin ayrı ayrı erzak, esliha, elbise, talimat, terhisat cihetinde gayet intizamla, hiçbirini şaşırmayarak, vakti vaktine verilmesiyle koyduğu o sikke-i tevhid misillü, insanın yüzüne de, herbir yüzün umum yüzlere karşı birer alâmet-i fârika bulunmasıyla koyduğu sikke-i vahdâniyet gibi, herbir masnuun yüzünde, cüz’î olsun küllî olsun, birer sikke-i tevhid ve herbir mahlûkun başında, büyük olsun küçük olsun, az ve çok olsun, birer hâtem-i ehadiyet müşahede edilir. Ve bilhassa zîhayat mahlûkların sikkeleri çok parlaktırlar. Belki, herbir zîhayat kendisi dahi, birer sikke-i tevhid, birer hâtem-i vahdet, birer mühr-ü ehadiyet, birer turra-i samediyettirler.

Evet, herbir çiçek, herbir meyve, herbir yaprak, herbir nebat, herbir hayvan öyle birer mühr-ü ehadiyet, birer hâtem-i samediyettir ki, herbir ağacı birer mektub-u Rabbânî ve herbir tâife-i mahlûkatı birer kitab-ı Rahmânî ve herbir bahçeyi birer ferman-ı Sübhânî sûretine çevirerek, o ağaç mektubuna, çiçekleri adedince mühürler ve meyveleri sayısınca imzalar ve yaprakları miktarınca turralar basılmış.”( Şualar, Üçüncü Hüccet ve Alamet)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir