RİSALELER BİRBİRİNE TERCİH EDİLMEZ

 

Risale-i Nur kitabları içinde ”en birincisi” hangisidir? Hangisi diğerlerinden öndedir?

Risale-i Nur’un kitapları birbirine tercih edilmez. Her bir eserin kendi makamında birinciliği vardır. Risale-i Nur asrımızı aydınlatan Kur’an’ın manevi bir mucizesidir. Sizin aklınıza gelen bu sual, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin de dikkatini çekmiştir.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, talebelerine yazdığı bir mektubta, ”ben hangisini okursam ”en birinci budur” derdim. Ötekine bakardım, ”bu birincidir.” Daha öbürüne baktıkça hayret ederek kati kanaatim geldi ki, Risaletü’n-Nur’un kitapları birbirine tercih edilmez.” diyor.

Üstad Hazretlerinin, Kastamonu Lahikasında yer alan bu mektubu şöyledir:

”İrsâlâtınız ve bilhassa Onuncu Söz buraya o derece fâide verdi ki, herbir sahifesine mukabil, elimden gelseydi, büyük bir hediye verirdim. Çoktan beri göremediğim için, ben hangisini okursam “En birinci budur” derdim. Ötekine bakardım, “Bu birincidir.” Daha öbürüsüne baktıkça hayret ederek kat’î kanaatim geldi ki, Risaletü’n-Nur’un kitapları birbirine tercih edilmez. Herbirinin kendi makamında riyaseti var. Ve bu zamanı tenvir eden bir mu’cize-i mâneviye-i Kur’âniyedir.

Evet, bu asrın ehemmiyetli ve mânevî ve ilmî bir mürşidi olan Risaletü’n-Nur’un heyet-i mecmuası, sair şahsî büyük mürşidler gibi kendine muvafık ve hakikat-i ilmiyeye münasip olarak, birkaç nevide ve bilhassa hakaik-i imaniyenin izharında, intişarında azîm kerametleri olduğu gibi, üç keramet-i zâhiresi bulunan Mu’cizât-ı Ahmediye, Onuncu Söz ve Yirmi Dokuzuncu Söz ve Âyetü’l-Kübrâ gibi çok risaleleri dahi herbiri kendine mahsus kerametleri bulunduğunu çok emâreler ve vâkıalar bana kat’î bir kanaat vermiş.

Hattâ sekeratta bulunan talebelerine imanını kurtarmak için bir mürşid gibi yetiştiğine, müteaddit vâkıalar şüphe bırakmıyor. “Bir saat tefekkür, bir sene ibadet-i nâfile hükmünde…” Bir misali, Nurun Hizb-i Ekberidir diye müşahede ettim ve kanaat getirdim.
(HAŞİYE: Âyetü’l-Kübrâ’nın üçüncü menzilinin başında, Ahmed-i Fârûkî Risale-i Nur hakkında demiş ki: “Mütekellimînden biri gelecek, bütün hakaik-i imaniyeyi kemâl-i vuzuh ile beyan ve ispat edecek.” Zaman ispat etti ki, o adam, adam değil, belki Risale-i Nur’dur. Ehl-i keşif, Risale-i Nur’u ehemmiyetsiz olan tercümanı suretinde keşiflerinde müşahede etmişler, “bir adam” demişler.(Kastamonu Lahikası)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir